Geçtiğimiz yılı karını arttırarak tamamlayan nadir bankalardan olan ve bu yıl özel bankalardan personel alarak atağa geçen Halk Bankası 2016 yılından diğer bankaların aksine oldukça umutlu.
Halkbank Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Milliyet’ten Kadife Şahin’in ‘Finans Kulisi’nde, Türkiye ekonomisinin 2016 performansı ve bankacılık sektörüyle ilgili beklentilerini paylaştı. İşte o röportaj:
Türkiye ekonomisinin 2015 yılının ikinci yarısında yeniden piyasa canlılığına kavuştuğunu belirten Halkbank Genel Müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu, bunun 2016 için umut yarattığını söyledi. “Artan dinamizmle 2016’ya oldukça umutlu başladık” diyen Taşkesenlioğlu şöyle konuştu:
“2015’e nazaran daha istikrarlı ve öngörülebilen bir yatırım ortamı sunduğunu düşündüğümüz bu yılın, bugüne kadar başarıyla gerçekleştirilen yapısal reformların etkisini artarak görmeye başladığımız bir sıçrama yılı olacağına inanıyoruz. Türkiye’nin büyüme performansını güçlü bir biçimde sürdüreceğini; üretimde, ihracatta, istihdam ve yatırımda önemli bir gelişme göstereceğini tahmin ediyoruz. Bu yıl Orta Vadeli Program’a uygun olarak yüzde 4.5’lik büyüme hedefinin gerçekleşebileceğini düşünüyoruz. Bu hedeflere ulaşılabilmesi için cari açığın yüzde 5’in altında gerçekleşmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında, 2016 yılının Türkiye’nin ekonomik olarak beklentilerin üzerinde geliştiği bir yıl olmasını umuyoruz.”
– ABD Merkez Bankası bizi nasıl etkileyecek?
Geçtiğimiz yıl Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışının zamanlamasına ilişkin beklentiler piyasalarda aşağı yönlü ciddi bir baskı yarattı. FED’in aralık ayında bir faiz artırımı gerçekleştirmiş olmasının ardından, bankanın 2016’da yeni bir faiz artırım döngüsüne girip girmeyeceği konusunda sektörde ciddi bir beklenti oluştu. Fed’in beklenenden daha erken bir faiz artırımına gitme ihtimalinin, gelişmekte olan ülkelerde sermaye çıkışlarını hızlandırarak dolar bazlı kredi imkânlarını azaltacak bir risk olabileceğini öngörüyoruz.
Bu noktada, mevcut faiz oranlarını değiştirmek için Fed’in bundan sonra atacağı adımlara bakmak daha doğru olacak. Fed’in faiz artırımından sonra piyasadaki bazı oyuncular, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın da faiz artırımı yapacağı tahmininde bulunuyordu ama ekonomik reformların önünü kesecek şekilde bir karar çıkmadı. Merkez Bankası bunun yerine, faiz oranlarını korudu. Ayrıca bu aşamada yapılacak bir düzenlemeyi piyasa göstergelerine bağlı değil politika faizinde yapılacak teknik bir düzeltme olarak görmek gerekir.
– Türkiye’de tasarruflar nasıl artar?
Yeni hükümet programında bankacılık sektörü açısından doğrudan ifade edilen konular, yatırımlara uzun vadeli finansman sağlayan yatırım ve kalkınma bankacılığını geliştirmesi ve altın bankacılığı başta olmak üzere, altın şeklinde tutulan tasarrufların sisteme çekilmesi için çeşitli mekanizmaların geliştirilmesiydi. Sektördeki canlılığı artırmak üzere planlanan bu adımların yanı sıra; para piyasalarının dinamizmini artıracak bir takım reformlar da hedefleniyor.
Güncel bir örnek vermek gerekirse, konut Hesabı Yönetmeliği, devlet katkısı ile ev sahibi olmak isteyen tüm vatandaşlarımızı küçük tasarruflara yönlendirmeyi ve onlara bu konuda bir alışkanlık kazandırmayı hedefleyen bir adım oldu. Biz tasarruf eğilimlerini artırmaya dönük her adımda, Halkbank olarak her konuda olduğu gibi sektördeki en cazip ürünü sunmak için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.
‘İHRACATA GÜÇ KATANI DESTEKLEYECEĞİZ…’
– Halkbank hangi alanlara ağırlık veriyor?
Gelişmekte olan ülkelerde, kurumsal segmentte yer alan büyük şirketlerin ekonomik istikrarın temelini oluşturduğunu gözlemliyoruz. Türkiye kurumsal segmentteki şirket sayısı bakımından dünya sıralamasında üst sıralarda geliyor ve söz konusu şirketlerin gayri safi yurt içi hasılaya doğrudan katkısı yüzde 10’u aşıyor.
Uzun vadede, bu segmentte yer alan şirketlerin ekonomik kalkınma hedeflerimizin sürdürülebilirliğine daha büyük katkılar yapacağına, ticari ve kurumsal kredilerde yoğunlaşmanın artarak devam edeceğine inanıyoruz. Bireysel ve kurumsal yatırımcıların güçlü bir bankacılık sistemiyle desteklenmesi de ülke ekonomisinin kalkınmasına da doğrudan etki eden bir faktördür. Bu bağlamda kurumsal bankacılık hizmetleri, Türkiye’nin ekonomik hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Halkbank olarak gelecek dönemde de Türkiye’ye değer katacak, ihracatımıza güç verecek her adımda iş dünyasının yanında olacak ve onların “dertlerine” özel çözümler üretmeyi sürdüreceğiz.
Bu yıl sektörün en aktif oyuncularından biri olarak KOBİ bankacılığının öncülerinden biri olmayı sürdürürken, bankacılığın her alanında fark yaratacak ürün ve hizmetler geliştirmeye devam edeceğiz. KOBİ bankacılığı alanında sahip olduğumuz deneyimle reel sektörün ihtiyaçlarına yönelik ürün ve hizmetlerimizi sürekli olarak çeşitlendireceğiz. Bu kapsamda esnaf ve KOBİ’leri desteklemek ve finansmana erişimlerini kolaylaştırmak başlıca amacımız olmaya devam edecek. KOBİ’lerimizin yurtdışı kaynaklı kredilere erişimlerini sağlayarak uzun vadeli ve uygun maliyetli kaynakları hizmetlerine sunmayı sürdüreceğiz.
‘DÖVİZ KURU DAHA İSTİKRARLI OLACAK’
– Bankacılık hangi alanda büyür?
2016’nın bankacılık sektöründe karlılığı destekleyebilecek unsurların öne çıkacağı bir yıl olacağını öngörüyorum. BDDK’nın alacağı yeni kararlar neticesinde, 2013’teki regülasyonların etkisiyle karşılık oranlarında artışların olumsuz etkisinin azalacağını düşünüyorum.
Türk Lirası’nda geçtiğimiz yıl yaşanan değer kaybının bu yıl tekrar etmeyeceğini ve nominal kur hareketleri için geçen yıla göre daha öngörülebilir bir yatırım ortamı olacağını düşünüyorum. Kurun geçen yıla göre daha istikrarlı olacağı bir yatırım ortamında bankaların döviz cinsi kredilere ayırdıkları karşılık giderlerinde düşüş ve dolar bazlı maliyetlerde de azalma görülebilir. Bankaların maliyet düşürücü tedbirler aldığı bu yılda sektör için yüzde 20 civarı kârlılık artışı öngörümüz var.
Mevduatların, özellikle de küçük mevduatların en önemli fonlama kaynağı olmayı sürdüreceği 2016’da, diğer bankacılık göstergelerindeki değişime paralel ve alternatif kaynak kalemlerindeki tercihe bağlı olarak, yüzde 15 – 18 seviyesinde artış gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Sektörde, 2016 yılındaki aktif büyüme oranının ise yüzde 13-14 seviyesinde seyredeceğini düşünüyoruz.
– Sektörde risk ve avantajlar ne?
Kredi derecelendirme kuruluşlarının küresel bankacılığın önünde risk olarak belirlediği başlıklar, Çin, Fed’in faiz yükseltmesi, dövizde potansiyel oynaklık, petrol, emtia ve gayrimenkul fiyatları, düzenleyici tedbirler ile jeopolitik riskler.
Şüphesiz bunların doğrudan sonucu, düşük piyasa likitidesi olabilir ve bu durum yeniden güçlü büyüme evresine geçiş yapan Türk ekonomisi için risk unsuru haline gelebilir. Diğer yandan, önümüzdeki dönemde yurtiçi üretimi artırma ve ithalata bağımlılığı azaltma perspektifiyle, imalat sanayiinin GSYH’deki payını artırmaya dönük atılımlar bankacılık sektörünün stratejisinde belirleyici olacak. Reel sektörün de güven tazelediği bu sürecin, hem bankacılık sektörü hem de Türkiye ekonomisi açısından olumlu sonuçları olacağı kanaatindeyim.
İş Bankası GençBizzTech Projesi’nde Başvuru için Son Günler
Türkiye İş Bankası ve Genç Başarı Eğitim Vakfı’nın, fen liselerinde eğitim gören öğrencilerin teknoloji ve bilim odaklı projeler geliştirmelerine olanak...