Geçtiğimiz yıl “duvara toslarız”haklı çıkışı ile en çok konuşulan Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, yine acı konuştu. İşte Hakan Ateş’in 2017 beklentileri:
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, küresel siyasi ve jeopolitik riskler, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasını sıkılaştırması ve AB’deki negatif görünümün 2017’de Türkiye’nin büyümesi üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam edeceğini söyledi.
Türkiye ekonomisinde bu yıl 2016’ya kıyasla, kamu tarafından verilen desteklerin de etkisiyle bir miktar toparlanma olması beklenebileceğine işaret eden Ateş, “2016’yı yüzde 3’e yakın bir büyüme oranı ile kapatmasını beklediğimiz Türkiye ekonomisinde 2017’de yüzde 3.5 bir büyüme gerçekleşebilir” dedi.
Brexit risk yaratacak
Hakan Ateş, 2016’da 2016’da bankacılık sektörünü etkileyen gelişmeler ve 2017 beklentileriyle ilgili gazetemizin sorularını yanıtladı. Ateş’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
-Küresel olarak, 2017 için öngördüğünüz riskler neler?
2016 dünya ekonomisinde özel sektör yatırımlarının ve büyümenin yavaş, dünya ticaretinin zayıf ve enflasyonun da genelde hedeflerin altında düşük seyrettiği bir yıl oldu. Finansal piyasalarda da beklenmeyen risklerin gerçekleştiğini ve oynaklığın yükselip yatırımcının risk iştahının ve gelişen ülkelere sermaye girişinin azaldığını gördük.
Gelişmiş ülkelerdeki bu yavaş büyümenin genel ithalat ve emtia talebini azaltan etkisiyle ülkelerde de büyüme zayıf seyretti. Negatif faiz uygulamasının bankacılık sektörünün kârlılığını düşürdüğünü ve kredi iştahını azalttığını gören Avrupa Merkez Bankası’nın da (ECB) bu genişleyici para politikasına uzun süre devam etmesi beklenmemeli. Avrupa’da Brexit’le ilgili risklerin devam etmesi ve büyümenin henüz istenilen seviyelerde istikrar kazanmaması nedeniyle ECB Mart 2017’de bitireceğini açıkladığı tahvil alım programını belki bir süre daha uzatabilir. Ama 2017 genel olarak gelişmiş ülkelerin merkez bankalarından giderek daha az destek alacağı bir yıl olmaya aday. Bu da yine gelişmekte olan ülkelere yatırım iştahının sınırlı olacağı anlamına geliyor.
Reformlara ağırlık verilmeli
-Bu gelişmeler Türkiye ekonomisini nasıl etkileyecek?
Küresel siyasi ve jeopolitik riskler, Fed’in temkinli de olsa para politikasını sıkılaştırması ve AB’deki negatif görünümün devam etmesi 2017 yılında da Türkiye’nin büyümesi üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam edecektir. Türkiye ekonomisinde 2017’de 2016 yılına kıyasla kamu tarafından verilen desteklerin de etkisiyle bir miktar toparlanma olması beklenebilir. 2016’yı yüzde 3’e yakın bir büyüme oranı ile kapatmasını beklediğimiz Türkiye ekonomisinde 2017’de yüzde 3.5 oranında bir büyüme gerçekleşebilir. Türkiye’nin temel göstergelerine baktığımızda krizlere dayanıklı ve güçlü yapının hâlâ devam ettiğini görüyoruz. Bankacılık sektöründe bilançolar hâlâ sağlıklı. Kamu ise mali disiplinine bağlılığını sürdürüyor. Net borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 7.2’ye gerilemiş durumda ve finansman bulmakta herhangi bir zorluk çekmiyoruz. Enerji fiyatlarının düşük seyrine devam etmesi ve TL’deki değer kaybının da durması durumunda enflasyonun yüzde 8’in altında seviyelerde kalmasını bekleyebiliriz. Orta uzun vadede baktığımızda Türkiye’nin 1980’lerden beri içinde bulunduğu orta gelir grubundan çıkması için reformlara ağırlık vermesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemde hızla eğitim, hukuk, vergi sistemi ve istihdam piyasasında yapısal reform programlarının uygulamaya konması kritik öneme sahip.
– DenizBank 2016 yılını nasıl tamamladı?
DenizBank olarak uzun yıllardır sektörün üzerinde performans gösteriyoruz. Son 10 yılda 10 kat büyüdük. 2006 – Eylül 2016 arasında sektör aktiflerindeki 6 kat büyümeye karşılık DenizBank’ın aktifleri 10 kat büyüdü. DenizBank büyümeye 2016’da da devam etti. Yılın ilk 9 ayında DenizBank’ın aktifleri yüzde 8 büyüdü. Mevduatlarımız aynı dönemde yüzde 11 arttı. Kredilerimizde de büyüme oranı yüzde 11 oldu. Sermaye kârlılığı oranı 2016’nın ilk 9 ayında yüzde 15.7’ye yükseldi. Geride bıraktığımız dönemde çok önemli projelere finansman sağladık. 3. havalimanı, Bodrum Havalimanı, Ilısu Barajı, Kıbrıs Barış Suyu gibi ülkemiz için büyük önem taşıyan projelerin finansmanına katıldık. 3. havalimanına sağlanan finansmanda DenizBank 500 milyon Avro ile özel bankalar arasında en yüksek tutarı sağlayan banka oldu.
Maliyetler artabilir
-2017’de bankacılık sektörü için beklenti ve öngörüleriniz nelerdir?
Son dönemde konut kredilerinde teminat oranının düşürülmesi, kredi vadelerinin uzatılması ve kredi kartı taksit sayılarının bazı ürün gruplarında artırılmasının etkisiyle tüketici kredilerinde ivmelenme gözlemliyoruz. Kredi büyümesinde 2016 yılına kıyasla bir miktar iyileşme görülebilir. Ancak mevduat tarafındaki rekabet 2017’de de sektörü zorlamaya devam edecek. Aynı zamanda Fed’in faiz artırımlarına devam edecek olmasının yurtdışı fonlama maliyetlerine artırıcı etkisi olabilir. Şu anda sektörde yurtdışı fonlamanın ağırlığı yüzde 15 seviyesinde. Burada maliyetlerin artması hem kârlılığı etkileyecektir hem de bankaların mevduattaki rekabetini daha da artırabilir.
-DenizBank’ın 2017 hedefleri neler?
Altyapı, enerji, sağlık, ulaşım ve turizm sektörlerinde, kalkınmamızı hızlandıracak projelere destek sağlamaya devam edeceğiz. Pazar payımızı koruyarak, bu sektörlerdeki projeleri, imkânları yakınen takip edeceğiz. Tarım bankacılığında güçlü büyümemizi sürdüreceğiz. Tarım kredilerinde payımız yüzde 36 seviyesinde. KOBİ sektöründe pazar payımızı arttıracağız. KOBİ kredilerinde sektör yüzde 7 büyürken, DenizBank olarak 2016’da yüzde 20 büyüme öngörüyoruz. 2017’de de sektörde rekabet yoğun olacak. Yoğun rekabet ortamı maliyet yönetimini daha da önemli bir hale getirecektir. Böyle bir dönemde, KOBİ’lerin maliyetlerini düşürmeyi hedefleyen bankacılık paketleri ve dijital kanalların kullanımı daha da önem kazanacak. Bu bağlamda, 2017’de de teknoloji yatırımlarımıza devam edeceğiz.
-Moody’s, S&P, Fitch gibi reyting kuruluşlarının Türkiye’nin yatırım notunu düşürmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra S&P, eylül ayında da Moody’s Türkiye’nin yatırım notunu “yatırım yapılabilir” seviyesinin altına indirdi. S&P, üç ay sonra notu sabit tutarak bu sefer görünümü negatiften durağana yükseltti. Bakıldığında Türkiye’de birçok Avrupa ülkesi ve gelişen ülke kadar yatırım fırsatı mevcut. Türkiye’nin makroekonomik dinamikleri sağlam. Ancak tabii kredi derecelendirme kuruluşları ile bu konularda aynı görüşe ulaşmak zaman alabiliyor. Biz ileriye bakmalıyız. Yapısal reformların hızlıca devam etmesi, bunun yanı sıra mali disiplinin de sürdürülmesi gerekiyor. Bütün bunlar yapılırken büyümeden de taviz verilmemeli. Ekonomi yönetiminin bireysel krediler ve kredi kartına yönelik daha önce alınan önlemlerde gevşemeye gitmesi de bu açıdan çok olumlu adımlar. Brezilya ve Rusya’nın da notları yatırım yapılabilir seviyenin altına düşmüştü. İçinde bulunduğumuz ülke grubuna yönelik algının bozulması bankaların yurtdışından sağladığı fonların maliyetlerini etkileyecektir.
Kaynak: Cumhuriyet
Yatırımlarını sürdüren ING Türkiye, 187.2 milyar TL aktif büyüklüğe ulaştı
ING Türkiye, 2024 yılı üçüncü çeyreğine yönelik konsolide finansal sonuçlarını açıkladı. Aktif toplamı 187.2 milyar TL olan ING Türkiye, bu...