VEZNEDAR, Türkiye’nin en ünlü bankacılık üstadı ile uçakta keyif dolu bir sohbet yaptı. Bu sohbette “bankacılığı kim bu hale getirdi” sorusunu sordu. Peki buldu mu?
Yaz aylarını sabırsızlıkla bekleyenlerdendir Veznedar.
İstanbul’un uğultusu ve kasveti,kokusu takım elbiselerime öyle sinmiş ki artık kıyafetlerimin ben yok iken temizlenmeye, vücudumun da Akdeniz sahiline maviliğine ve tatlı rüzgarına ihtiyacı vardı.
Kısa bir tatil bu sektörden arınmak için bire birdir diyerek,düştüm havalimanı yoluna….
Ne bankacılığı ne düşünmek ne de bankacılık ile ilgili konuşmak istiyordum. Sadece tutkunu olduğum Bodrum’da 2 yada 3 gün nefes almak istiyordum.
Atatürk Havalimanı CİP salonunda beklerken ne tesadüf ki vakitsizlikten yaklaşık 2 yıldır görüşmediğim “üstad” diye nitelendirdiğim vizyonunu ve duruşunu aldığı kararları ya da yönetim şeklinden feyz aldığım sektörün hepinizin bildiği o dev adam ile karşılaştım.
İster tepede ister saha da olun, bankacılık hastalığıdır, her nerede olursanız olun, konuya havadan su ile girer, bankacılık sohbeti ile bitirirsiniz.
Bu konu ayak üstü de olsa, ağır ve uzun süren rakı masaları da olsa iki bankacıyı mutlaka bülbüle çevirir.
Üstada (asıl duayen) “sektör nasıl bu hale geldi’ diye sordum.
O da soruya soru ile cevap verdi.
O mu ne sordu?
Her zaman ki cevabını bildiği soruyu sorar edasıyla dedi ki;
“sana şunu sormak istiyorum. Bu savaşta bu silahı kim verdi? Peki bu silahın ilk kurşununu kim kullandı? İşte savaşı da başlatan, bu ortamın yaratılmasına da sebep olan o dur ya da onlardır? “
Yaklaşık 1 saat konuşmamız uçakta da devam etti ve ard arda sorularımız ile başladık yıllardır emek verdiğimiz sektörü irdelemeye…
Peki üstat bu sektörün ahlakı neden bozuldu ya da kim ya da bozdu? dediğimde 3 bankayı karlarına ya da büyüklüklerine göre değil, ahlak sıralamasına göre öyle ezberlemiş şekilde sıraladı o banka isimlerini. Yine o duruşuna hayran olduğum üstat beni yanıltmamış, beni yine kendine hayran bırakmıştı.?
Yine onunla aynı fikirdeydik zamanın da aynı gemide olduğumuz gibi.
Evet 3 özel banka sektörün ahlakını mahvetmişti. bu da veznedarın bu haftaki yazı başlığımı oluşturmuştu.
Nasıl mı veznedar anlatıyor.
-Bankalar keyfi uygulamalar, baskılar, aldıkları yanlış kararlar, müşteriyi ziyaret et ,(sürekli ara sabah ara akşam ara ile )müşterinin kapısından bankacıları kovduran pozisyona getirmiştir. Tıpkı Remzi Özdemir in resmettiği ve gündemine aldığı fotoğraf gibi,
Bu silahı kullanan ,kurşunu sıkan ,bankacılığı itibarsızlaşmasını başlatanlarda aynı cv ye sahip yöneticiler değil miydi ve o bankaların başından bir ağacın dalları gibi alta ,daha da alta eğilmiyor muydu?
Bu sektörü çalışılamaz hale getiren saha da ki personeli inşaat işçisi gibi vasıflaştıranlar onlar değil miydi. Kudurmuş tabiriyle “sürekli sat arkana bakma” diyen onlar değil miydi?
-Verdiği hedeflerle personelin başına çobanları, goygoycuları koyan onlar değil miydi?
-Başarısız olursan atarız,diyerek başarı ya da başarısızlığı sorgulamayı bile beceremeyen onlar değil miydi?
-Öyle hedefler verip personelinin köşeye sıkışıp yalana dolana başvurmasına neden olan peki kimdi?
Alın bakalım silah kimdeymiş kim kurşunu kullanmış, kim ayağınıza sıkmış.
Hadi işinize bakın,
Sektörü berbat edenlerin tek tek bu sektörden ayrılıp gitmesi ve arkasına hiç bakmaması dileğiyle(sizin satış mantığınız bizim duamız oldu)
Veznedar
Bu şartları yerine getiren şirketlere hemen halka arz izni verilsin!
Şirketler zorda! Faizler yüksek. Bırakın finansmana erişimi; Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış, Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak, NAS ekonomisinde sıfır maliyetli...