Duayen bankacı Hanife Serter, bankacı meslektaşlarına neden sitem etti. Biraz trajedi ve biraz da sitem. Hepsi bu yazıda..
O kadar sık duyduğumuz bir şey ki artık;
– Sefaköy şubesindeki Aynur ile Bakırköy şubesindeki Belgin hastaymış.
– Güzelyalı şubesinden atılan Canan ile Karşıyaka şubesinden emekli olan Didem’de, ha bir de Küçükköy şubesinden istifa eden Emre’de hastalık çıkmış.
– Ne hastalığıymış ?
– Sorma.. kötü.
Hastalık çok.
Hasta olmayan hiç yok.
Kalp, tansiyon, şeker, akciğer, karaciğer, beyin, tiroid, deri… Say sayabildiğin kadar.
– Aksaray şubesinde satıştan gişeye geri gönderilen Fatma’ya ne oldu ?
– Onu hiç sorma o vefat etti. Hiç anlamadık, bir anda gitti.
– Ama daha kötüsü de var biliyor musun ?
– Daha kötü ne olabilir ki ?
– Gümüşsuyu şubesindeki Gülay vardı ya ? O da raporuydu hani ne zamandır. Duyduk ki, intihar etti.
– Senin haberin yok. Hatay şubesindeki Handan da işten atıldı yeni, tazminatsız üstelik .
– Ona ne oldu ki ?
– Adi vak’a, Müdürü dövdü..
– Onunki psikolojik o zaman.
– Psikolojik rahatsızlıklar sayılmaz tabii. Onlar rutin. Antidepresanlar varolsun. İçer, uyuşursun. Er geç unutursun. Vaktinde içmemiş ilacını O demek ki…
Dışarıdan birine anlatsan soracağı ilk soru : – Ne var ki bu İşte bu kadar stres yapacak ?
Gel de anlat yaşanan saçmalıkları.
Gerçi anlatanlar var. Hatta anlatıp anlatıp bundan para kazanan biri bile var artık. Onunki de bir tür tedavi. ( Arada bir, ani vefat eden bankacılara otopsi bile yapıyor hatta, neden öldüklerini değil ama neden ölmediklerini açıklayıveriyor basına, çok biliyor bu işleri kendisi….)
Onu bile bedava dinleyemezsin artık. Bu sistem öyle bir sistemdir ki, saçmalıklarını bile sana para ile izletir, satar.
Yok canım hakkını yemeyelim şimdi bedavaya da izlersin internetten..
o kısmı artık biraz reklam. Sonra o çok sevdiğin, öve öve bitiremediğin kurumun da basar parayı, getirtir ayağına bir motivasyon (!) gününde, izletir sana yaşanan tüm saçmalıkları, izler izler gülersin.
Öyle gülersin ki hem, gözünden yaş gelir.
Ertesi gün döner işinin başına kaldığın yerden devam edersin.
Bazen sinirden gözünden yaş gelir. O zaman aklına izlediğin saçmalıkları getir. Düşün düşün rahatla, bu durumda olan tek sen değilsin nasılsa. Sistem böyle. Yapacak bir şey yok. Az daha dayan. Ölmez de sağ kalırsan, sistemin dışına çıkınca rahat edersin. Bir talk Show yapıp köşeyi dönemesen de, köşene çekilip kazağını, dantelini örersin, yazılarını yazar, kurslara gidersin. Televizyonda olan biteni izleyip, bu düzen böyle gelmiş, böyle gider dersin. Bir gün üç beş kişi çıkar, ” Sussan da susmasan da sıra sana gelecek, uyan!” diye bağıran, Plaza önlerine gidip senin hakkını savunan. O kadar korkarsın ki aralarına yanlışlıkla karışacağından, yoldan geçerken bile kamera çekmesin diye yüzünü gizlersin.
O kadar sinmişsin ki, o kadar sindirmişler ki seni…Artık ne sen hakkını istersin, ne de hakkını savunan birine teşekkür edersin.
Ey beyaz yakalı, bembeyaz yakalı, bankacı, emekçi kardeşim!
Anladık gömleğin temiz , tertemiz yıkandı da…
El insaf artık, beyazları makinada yıkarken beynin de mi araya karıştı senin ?!!!
Öylesine güzel yıkanmış ki o beynin…ben sana şimdi “1 Mayıs Dünya Emekçiler Günün Kutlu Olsun” desem…
İyi oldu, bir gün tatil yaptık, dinlendik, çok iyi geldi dersin.
O zaman sana hayırlı işler..Sağlıklı günler dilerim.
Bu şartları yerine getiren şirketlere hemen halka arz izni verilsin!
Şirketler zorda! Faizler yüksek. Bırakın finansmana erişimi; Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış, Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak, NAS ekonomisinde sıfır maliyetli...