Cumhurbaşkanı Erdoğan. The New York Times’a yazdığı yazıda Amerika’ya önemli mesajlar verdi. İşte o makalenin türkçesi:
Son altmış yıldır, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri stratejik ortaklık içindedir ve NATO’nun müttefikidir. Bu iki ülke, Soğuk Savaş ve sonrasında ortaya çıkan ortak zorluklar karşısında omuz omuza durmuştur.
Yıllardır Türkiye Amerika’nın ne zaman ihtiyacı olsa yardımına koşmuştur. Askerlerimiz Kore’de hep birlikte kan döktü. Küba füze krizi zirveye tırmanmışken, Türkiye topraklarına Jüpiter füzelerinin konuşlandırılmasını kabul ederek Amerika’nın durumu bertaraf etme girişimlerini kolaylaştırdı. 11 Eylül terör saldırıları sonrasında, Washington dost ve müttefiklerinin bu musibete karşılık vereceği hususunda güvendiğinde, birliklerimizi NATO’nun Afganistan’daki görevini tamamlamasına yardımcı olması için oraya yolladık.
Yine de Amerika Birleşik Devletleri, Türk halkının endişelerini anlayıp saygı duymak noktasında sürekli ve defalarca başarısız olmuştur. Ve son yıllarda, ortaklığımız çıkan anlaşmazlıklarla sınanmaktadır. Ne yazık ki bu tehlikeli eğilimi tersine çevirme çabalarımız boşa çıktı. Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’nin egemenliğine saygı duymadıkça ve ulusumuzun karşılaştığı tehlikeleri anladığını ispatlamadıkça ortaklığımız risk altında olabilir.
15 Temmuz 2016’da Türkiye, hükümetimin resmi olarak Fethullahçı Terör Örgütü diye tanımladığı ve Pensilvanya’dan yönetilen, Fethullah Gülen’in liderliğindeki karanlık bir örgütün üyelerince saldırıya uğradı. Gülenciler, hükümetime karşı kanlı bir darbe yapmaya çalıştı. O gece milyonlarca sıradan vatandaşımız vatanseverlik duygusuyla sokaklara akın etti. Hiç şüphesiz Amerikan halkının Pearl Harbor ve 11 Eylül saldırılarından sonra deneyimlediği bir duygudur bu.
İçlerinde kadim dostum ve kampanya yöneticim Erol Olçok ile oğlu Abdullah Olçok’un da bulunduğu iki yüz elli bir masum insan, ulusumuzun özgürlüğünün bedelini canıyla ödedi. Benim ve ailemin peşine düşmüş ölüm mangası başarıya ulaşmış olsaydı, ben de onların arasına katılacaktım.
Türk halkı, Amerika Birleşik Devletleri’nin kesin surette saldırıyı kınamasını ve Türkiye’nin seçilmiş lideriyle dayanışma içinde olduğunu belirtmesini bekledi. Ama bu olmadı. Amerika Birleşik Devletleri’nin tepkisi yeterli değildi. Türk demokrasinin yanında durmak yerine, Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri ihtiyatla “Türkiye’de istikrar, barış ve devamlılık” çağrısında bulundu. Daha da kötüsü, ikili anlaşma şartları altında Fethullah Gülen’in iadesi isteğinde hiçbir gelişme gösterilmemiştir.
Bir başka hayal kırıklığı da, 1984’ten bu yana binlerce Türk vatandaşının ölümünden sorumlu olan ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından terörist örgüt olarak kabul edilen silahlı bir oluşum olan PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG ile Amerika Birleşik Devlerleri’nin arasındaki ortaklık ilişkisi olmuştur. Türk makamlarının tahminlerine göre, Washington son yıllarda PYD/YPG’ye silah temin etmek için 5000 kamyon ve 2000 kargo uçağı kullanmıştır.
Hükümetim, Amerikalı yetkililerin Suriye’deki PKK’nın müttefiklerini eğitmek ve silahlandırmak hususundaki kararlarına karşı duyduğu endişeleri sürekli olarak belirtmiştir. Ne yazık ki sözlerimize kulak asılmamış ve Amerikan silahları ile Suriye, Irak ve Türkiye’deki siviller ve güvenlik güçlerimizin üyeleri hedef alınmıştır.
Geçtiğimiz haftalarda Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan vatandaşı Andrew Brunson’un terörist bir gruba yardımcı olduğu suçlamasıyla Türk polisleri tarafından tutuklanmasını sebep göstererek Türkiye ile gerilimi yükselten bir dizi atım attı. Başkan Trump ile yaptığım pek çok görüşme ve konuşmada ona söylediğim gibi, yargı sürecine saygı duymak yerine, Amerika Birleşik Devletleri, kendisine dost bir ulusa açıkça tehditler yağdırdı ve kabinemin birkaç üyesine karşı yaptırım uyguladı. Bu karar kabul edilemez, mantıksız ve uzun süredir devam eden dostluğumuza en nihayetinde zarar veren bir karardı.
Türkiye’nin tehditlere boyun eğmeyeceğini göstermek için, birçok Amerikan görevliye yaptırım uygulayarak misilleme yaptık. Gelecekte de biz yine aynı ilkeye bağlı kalacağız: Hükümetimi yargı sürecine müdahale etmeye zorlamak, anayasamıza ve demokratik değerlerimize uygun düşmemektedir.
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin dinlemeyi reddetmesi durumunda, kendi işini halledeceğini defalarca kez göstermiştir. 1970’lerde, Washington’un itirazlarına rağmen Kıbrıslı Rumların Türklere uyguladığı etnik katliamı önlemek için Türk hükümeti adım atmıştır. Daha yakın bir tarihte, Washington’un Kuzey Suriye kaynaklı ulusal güvenlik tehditlerine ilişkin endişelerimizin ciddiyetini kavramada düştüğü başarısızlık, İslam Devleti’nin NATO’nun sınırlarına olan erişimini kesen ve Afrin’den YPG militanlarını çıkartan iki askeri hücum ile sonuçlandı. Bu olaylarda olduğu gibi, ulusal çıkarlarımızı korumak için gerekli adımları atacağız.
Kötülüğün dünyada pusuda beklediği bu zamanda, on yıllardır müttefikimiz olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’ye tek taraflı uyguladığı eylemler, sadece Amerikanın çıkarlarını ve güvenliğini sarsmaya hizmet edecektir. Çok geç olmadan evvel, Washington, asimetrik bir ilişkimiz olabileceği şeklindeki yanlış fikrinden vazgeçmeli ve Türkiye’nin alternatifleri olduğu gerçeğini kabullenmelidir. Bu tek taraflılık ve nezaketsizlik eğilimi tersine çevrilmezse, yeni dostluklar ve müttefikler aramaya başlamak gerekecektir.
Çeviri: Ümid Gurbanov
Piyasa yapısını bozan sahte ilanlar devam edecek
Ticaret Bakanı Ömer Bolat elektronik ilan doğrulama sisteminin 1 Ocak 2025 tarihinde bütün ilanlarda yürürlüğe gireceğini açıklamasına rağmen Bakanlığı İç...