40 yaşındaki bir bankacının 10 adet sigorta hedefini tutturması için müşterisiyle yaptığı ağlatan diyalog! Bankacı çaresiz, müşteri ise vicdan ile prensip arasında sıkışıp kalmış. Hanife Serter bankacılığın büyük dramını yazdı:
Ayşe o gün sabahtan gelen telefonun etkisinden kurtulamamıştı.
Bölge satış koçu saat tam 9’da Ayşe’yi arayarak bu ayki sigorta satışlarının yetersizliğinden, sıralamada sonlarda oluşundan, Bölge ortalamasını aşağı çekişinden ve bu gidişin artık çok göze batışından bahsederek üstü örtülü de olsa tehditini yapmıştı.
Bu gidişin sonu belliydi, satamayan oyundan çıkarılır, yerine daha iyi satış yapanlar sokulurdu.
Artık herkes buna alışmış, kabullenmiş, şaşırmaz olmuştu. Ama Ayşe için kabul edilebilir bir son değildi bu.
Kırk yaşına daha yeni girmişti.
Birkaç yıl önce eşinden ayrılmış, çocuğunu tek başına büyütmeye başlamıştı. Bu konuda ailesinden destek alırken , onlara da maddi açıdan destek vermeye çalışıyordu. İşsiz kalmak için çok yanlış bir zamandı.
Bölge satış Koçunun adeta “ bu senin son şansın..” diyerek o gün için verdiği 10 adet sigorta satış hedefini gerçekleştirme kararlılığı içinde ekranı açıp potansiyel müşteri listesini taramaya başladı.
MUTLAKA SATMALIYDI
Tam o sırada kredi işlemi için karşısına gelip oturan Ahmet beyi bile son anda farketti . Dikkatini Ahmet beyin kredi talebine vermeye çalışırken aklının bir köşesi sürekli ” sigorta hedefi” ile meşguldü. Ne yapıp edip konuyu oraya getirmeli ve bu kredinin yanına bir kaç sigorta ekleyerek hedefine doğru ilerlemeliydi…
Konuya nasıl gireceğini bir türlü bilemiyordu, ihtiyaç kredisini küçük bir tatil planı için kullanacağını söyleyen müşterisine…
” Ahmet bey, bu tatil süresince evinizden uzaktayken oluşabilecek hasarlara karşı içinizin rahat olması için bir sigorta yaptırmayı istersiniz herhalde ?”
deyiverdi…
“Ne tür hasarlar ?!” diye şaşırarak sordu Ahmet bey… Kapıyı kapatıp gittikten sonra aklını evde bırakanlardan, sürekli endişe içinde yaşayanlardan değildi belli ki .
” Yani.. Dünyanın binbir türlü hali var, camlarınız kırılabilir, musluklarınız bozulabilir, sular taşabilir, parkeler şişebilir, elektrik tesisatı yanabilir, hırsız girip eşyalarınızı çalabilir… Birkaç sigorta ile tüm bu riskleri başınızdan atıp, gönül rahatlığı ile çıkabilirsiniz tatilinize… “
Ahmet bey hafifçe gülümseyip başını öne eğdi. Altmış yaşına gelmek üzereydi artık, yıllardır bu aylarda tatile çıkardı ve daha önce hiç başına böyle kötü şeyler gelmemişti. Prensip olarak da sigorta işlerine karşıydı…Daha önce hiç yaptırmamıştı. Biraz düşündükten sonra başladı konuşmaya…
“Ayşe hanım...” dedi…
” Evi bilmem ama sigortalatmak mümkün olsa sigortalamanızı isteyeceğim başka konular geliyor aklıma ..”
Bu defa şaşırma sırası Ayşe hanımdaydı ..
“ Ne gibi ?” diye sordu ilgiyle.. “Belki de vardır, hemen yapıveririm..” diye düşündü içinden..
” Cam kırıkları değil ama kalp kırıkları için bir sigorta olsaydı mesela.. O kadar çok kırıp kaçan var ki. Tamir etmek de hem zor hem de meşakkatli. Muslukların bozulmasından daha tehlikelisi de kafanın bozulması ayrıca. Onun da tamiri çok zor, herkes yapamıyor, bir kez bozuldu mu o bozuk kafayla geziyorsunuz bir süre, çevreye de zararı dokunuyor..Suların taşması, evi su basması o kadar sorun değil de… Sabırlar taşıp da insanı afaganlar basınca asıl sorun… Parkelerin şişmesi nedir ki, İçiniz şişti mi vay halinize… Elektrik tesisatından çıkan yangını itfaiye söndürür de, insanın ocağına ateş düştü mü o zor işte.. o ateş düştüğü yeri fena yakıyor.. Hırsızın çaldığının da yeri dolar illa ki.. Umutların çalınması daha büyük dert..Var mıdır sizde bunların bir sigorta bedeli ? “
Ayşe hanım sustu, başını öne eğdi…Fısıltıya benzer bir ses tonuyla ” Maalesef yok ..” dedi. Sinirleri boşalmış bir halde ağlarken kendini kaybedip ” Hedefim var Ahmet bey, yapamazsam işten atacaklar beni …” deyiverdi çaresizce. Bunu daha önce hiç kimseye söylememişti. Genelde müşterilerini bilgisiyle ikna eder, endişe duygularını ortaya çıkarır, bu sigortaya ihtiyaçları olduğuna inandırır ve satışını yapardı. Ama son zamanlardaki ekonomik durgunlukta artık kimse bunları dinlemiyor ve kolay kolay ikna olmuyordu. Ahmet beyin sözleri de bardağı taşıran son damla olmuştu.. Umutlar diyordu ya işte… Umutlar çalındı mı onun sigortası , telafisi yoktu. Kendisinin de umutları çalınmıştı bir süre önce. Ne terfi, ne kariyer, ne emeklilik hayali kalmıştı artık. Günü kurtarmak için bir günde 10 adet sigorta satmak dışında ne bir hedefi ne bir hayali kalmıştı…Asıl onu yıkan da bunu farketmek olmuştu işte…
Ahmet bey, son cümleyi duyar duymaz hem şaşırmış hem de üzülmüştü. Demek karşısındaki kadının bir anlamda iş hayatı onun iki dudağının ardasındaydı şimdi. Hiç inanmadığı, hiç ihtiyaç duymadığı halde karşısındaki insanın belki bir süre daha kariyerini sürdürebilmesini sağlayacak o sigorta tekliflerine “ evet” diyerek bu çaresizlikten kurtarabilecekti bu çaresiz kadını. “İyilik mi yoksa prensipler mi ?” diye sordu kendi kendine .
Derin bir nefes aldı, arkasına yaslandı ve ne yapacağına karar verdi …
Bu şartları yerine getiren şirketlere hemen halka arz izni verilsin!
Şirketler zorda! Faizler yüksek. Bırakın finansmana erişimi; Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış, Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak, NAS ekonomisinde sıfır maliyetli...