Bankacıların sorunlarına yönelik yazıları nedeniyle Hanife Serter’e banka üst yöneticilerinden uyarı geldi. İşte Hanife Serter’in yeni stratejisi:
Değerli Paramedya okurları,
Yaklaşık üç yıldır Paramedya’da yazmakta olduğum yazılarla ilgil olarak ” imalı ve iğneleyici ” bir dille yazdığım gerekçesi ile üst yönetimden ” Uyarı aldım” (!) Bu uyarının etkisiyle artık bankacı ve bankacılık sorunları hakkında yazmamaya karar verdim. Daha gündelik hayattan, eğlence sektöründen, boş vakitleri değerlendirme önerilerinden bahsetmek iyi bir fikir olabilir diye düşündüm . ( Özel not: Durduk yerde kimseye ( özellikle de üst yönetimlere ..) rahatsızlık vermek istemem. Bırakalım onlar rahat rahat işlerini yapsın, insanları “nedir, ne değildir ?” diye sorgulamadan işten atsın. Sonra da ” ama o kendi istiyormuş canım, zaten durumu da iyiymiş, çalışmaya gönlü yokmuş..” diye ( “miş”li geçmiş zamana dikkatinizi çekerim ) insanların arkasından yorum yapıp kendilerini Aklasın. Bırakalım o üst yönetimler, Bölgelerinin ipiyle rahat rahat kuyulara insin, sonra o kör kuyularda merdivensiz kalsın… )
Ne diyordum ? Boş zamanlar, eğlence… Bankacılık konularında yazamayacağıma göre öyleyse gelin biraz sinemadan bahsedelim mesela . Geçtiğimiz haftalarda izlenme rekorları kıran bir filme gittim. Size biraz ondan bahsedeyim de havamız değişsin.. Bankalar ve bankacılık nereye kadar..
Oğlumla birlikte gittiğimiz bu film bir anti-süper kahraman filmiydi. Gençler seviyor bu süper kahramanlar işini malum. Bir nesil onlarla büyüdü . Çocukları olanlar bilir . Her evde mutlaka bir oyuncağı vardır .Batman, Spiderman, X-man, Y-man, Z-man… ve daha niceleri. Dünyayı kurtaran süper ( Amerikan) kahramanlar … Onlar olmasa dünya kimbilir ne haldeydi … Spoiler istemeyen bundan sonrasını okumasın. Okuyan da sonra ” neden anlattın ?!” diye bana kızmasın.
Bu film aslında bir ” deli” ile ilgiliydi . Bu delinin deliliğinin en önemli belirtisi ise kendisini olumsuz etkileyen her olaya ” kahkahalarla gülerek” tepki vermesi. Ağlanacak haline bile gülmesi yani. Adam ağlama, kızma, öfkelenme özürlü, ne yapsın…
Tam da bu özelliğine uygun şekilde ” palyaço” kostümleri içinde müşteri çekmeye çalıştığı bir işyerinde üç kuruş maaşa çalışmakta olan delimiz işini yaparken fiziksel, sözel her türlü şiddete maruz kalır. Kimseye de söylemez, sessiz durur ama yaraları onu ele verir . Bir iş arkadaşı kendisini koruması için ona bir silah satar. Ne yapacağını bilmez ama bu silahı yanında taşır. Bir gün o silah olmayacak bir yerde yere düşer, bunu duyan patron da deliyi tazminatsız işten atar… ( Bu arada delimizin psikolojik sorunları için devletten ücretsiz aldığı ilaçlar ve sosyal hizmetler sona ermiştir )
İşten atıldığının akşamı bindiği metroda, beyaz yakalı serserilerin kitap okuyan sessiz bir kızı taciz ettiğini gören delimiz yine istemsizce kahkahayı basar.. Sen misin buna gülen ?! Yer misin, yemez misin derken… O silah defalarca patlar ( zaten bir oyunda bir silah varsa … O silah mutlaka patlar : )
Bütün olaylar da bundan sonra başlar zaten . Zavallı deli palyaçomuz adeta ” gizli” bir kahraman olur. Çöplüğe dönmüş, her yeri kokuşmuş bir şehirde yaşamaktan, ezilmekten, hor görülmekten, adaletsizlikten bıkmış insanlar, onun maskesi ile etrafta dolaşmaya başlar. Bu arada delimizin kendi geçmişi ile ilgili bazı sırları ortaya çıkar.. Çok sevdiği annesini yine kendi elleri ile boğar, hiç tanımadığı babası da onu ilk gördüğünde fena bir dayak atar… Bunların acısı ile delimiz birkaç kişiyi daha öldürür Cinayetlerine cinayet katar. Tam her şeyden vazgeçmişken… Hayat delimize bir şans daha verir. Ülkede en çok izlenen komedi Show’da, en çok sevilen komedyenle kısa bir sohbet şansı yakalar .. Komedyen olma hayali kuran Delimiz bu fırsatı kaçırır mı ?! Hemen atlar..Showu, kendi showuna çevirir . Delimizin esprilerini beğenmeyen Showman canlı yayında kendi silahı ile vurulur. Küçük bir espri Showman’in kendi hayatına malolur… Delimize göre bu oldukça komik bir sahnedir. En nihayet katil delimiz tutuklanır, bu arada tüm şehir palyaço maskeleri ile ayaklanır… Bir deli bir kahramana işte böyle dönüşür … Sessiz çoğunluklar maskeler ardında da olsa kendi yarattığı, gözünde büyüttüğü, anlam yüklediği Anti- Kahramanlara sahip çıkar.
Filmin ana fikri : Delidir, ne yapsa yeridir… Bana göre delilik insana en geniş özgürlüğü , hareket alanını sağlayan ” tartışılamaz” bir ruh halidir. Hastalıksa tedavi edilebilir. Ama İnsanları çıldırtan asıl şey, etrafında olup biten onca kötülüğe, çirkinliğe, yanlışlığa rağmen aklı başındaymış gibi davranmaya çalışmaktır …ve ne yazık ki bunun tedavisi yoktur.
Bu haftalık bu kadar . Haftaya da bir kitap özeti mi yazsam ? Aklıma ilk gelen…Kafka/ Dönüşüm..iyi bir fikir olabilir .
Bu şartları yerine getiren şirketlere hemen halka arz izni verilsin!
Şirketler zorda! Faizler yüksek. Bırakın finansmana erişimi; Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış, Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak, NAS ekonomisinde sıfır maliyetli...