Atilla Yeşilada: Bankalar tüketiciyi karşılarına alan, hatta nefret uyandıran icraatları ile “Türkiye’nin yarınında” yok alma tehlikesi ile karşı karşıya
Bankalar artık ekonomik faaliyet kadar modern hayatın da ayrılmaz bir parçacı. Bugün kredi almadan ya da kredi kartı kullanmadan, ya da Internet’ten ödeme yapmadan bir hayat hayal etmek dahi imkansız. Ama, ayrılmaz parçamız bankalar tüketiciyi karşılarına alan, hatta nefret uyandıran icraatları ile “Türkiye’nin yarınında” yok alma tehlikesi ile karşı karşıya. BDDK’nın yenilediği ücret ve komisyonlar tebliği hakkında çıkan yorumları okuyorum, herkes aynı fikirde: Bankalar bir yolunu bulur, aynı ücreti zorla alır vatandaştan.
Bir banka dostu olarak, banka sahiplerini uyarıyorum: IMB’den, Coca-Cola’ya, McDonalds’a kadar tüketiciyi dinlemeyen, tüketici ile takışan tüm dev şirketler sonunda ağır kayıplara uğradı. Bu iktidar zaten felsefi olarak faizli bankacılığa karşı, bir de seçmenden yoğun şikayet gelmeye başlarsa, çok ağır ceza kesecek size. Ayrıca Internet kullanımı ve finansal inovasyonun yaygınlaşması sayesinde, sizin sunduğunuz hizmetlere alternatif üretecek bir çok kurum çıkacak. Böyle giderse, yarın tüketici boykotu ile karşı karşıya kalacaksınız.
Faiz-dışı ücret ve komisyonlar bankaların en hızlı büyüyen gelir kalemi. Senede %20 civarında artış gösteriyor, yani hem mevduat hem de kredi hacminden çok daha hızlı, çünkü bankalar artIk Deli Dumrul gibi olmayacak “hizmetlerden” para koparma uğraşına girdiler.
Bankalara sorarsınız, Batı’da meslektaşlarının yaptığının aynısını yapıyor bir anlamda sektördeki yenilikleri Türkiye’ye taşıyor. Mesela “hesap işletim ücreti” için bu örnek gösteriliyor. Kardeşim, ABD, Japonya ve AB’de merkez bankası faizi sıfır, hatta bazen eksi. Banka mevduat kabul ettiği paradan getiri elde edemiyor. Burda durum öyle değil ki, mevduatı hızla kredi ve menkul kıymetlere çevrilerek yüksek kazanç elde ediyorsunuz, bir de hesap işletim ücreti almanın ne anlamı var? Aslında bankanın mevduat açana minnettarlığını göstermek için her sene bir ikramiye ödemesi lazım.
Bir diğer çıldırtan adet de kredilerde uygulanan tahkikat ve dosya ücreti. Yahu arkadaşım, beni günde 5 kez aradın, 3 kez SMS’le mesaj bıraktın, TV’de sabah-akşam reklam döndün kredi satmak için, ben sana gelmedim ki, sen bana yalvarıyorsun kredi için, niye benden gizli ücret alıyorsun? Ayrıca, para transferi ve muhasebe kaydı tutma teknolojisi gittikçe ucuzlarken, bankalar bu tür rutin işlemlerden aldıkları ücreti daha da zamalandırıyor. Özetle, zaten ücretin alındığı hizmet fiilen yok, ikincisi de çok fahiş fiyatlanıyor.
Gün geçtikçe bankalara daha fazla ihtiyaç duyan tüketici, gün geçtikçe bankadan daha kırgın ayrılıyor, banka ile arasındaki gönül bağı kopuyor. Bunu herhalde bankacılar da görüyor, ama kamuoyunu eğitmek ve tatmin etmek için tek bir kampanya dahi yok. Bu sorunları dile getirsen, verdikleri iki cevap var: Birincisi, ne yapalım, biz de para kazanacağız. İkincisi, beğenmiyorsa başka bankaya gitsin. Bir, her bankanın az-çok aynı uygulamayı sunması vahim bir rekabet ihlalidir ve Rekabet Kurulu’nun derhal devreye girmesini gerektirir. İki, devletin bankalara bahşettiği özel bir imtiyaz olan mevduat toplama hakkını iğfal ederek haksız yoldan kazanç sağlamak ayıptır, daha da ötesi suçtur.
Bankaları uyarıyorum, basının haline bakın. Dünyanın her yerinde basın demokrasinin ayrılmaz bir parçası sayılır, halkın gözbebeğidir. Basın politikacılara karşı giriştiği her savaşta halkı yanında bulur. Türkiye’de ise basın bir iki güzide istisna dışında gücünü halkı ezmek, rakiplerine şantaj yapmak, devletten haksız menfaat temin etmek için kullandı. Bu yüzden de AKP buldözerle üstüne gelince, bir tek vatandaş dahi özgür basın için kılını kıpırdatmadı. Bugün basın kar edemeyen, iğdiş edilmiş, sesini yükseltemeyen, devletin verdiği ihale ve ulufeye bağlı yaşayan bir parazitten başka bir şey değil.
Ben banka sahibi olsam, öncelikle “tüketici sorunlarını” çözecek değil, tüketiciyle diyalog kurarak banka hizmetlerinin önemini ve çarc edilen ücretin gerekliliği anlatan dev bir kampanya başlatırım.
Devlet de derhal devreye girmeli. Bankalar, denetleyici kuruluşlar ve tüketici örgütlerinden temsilcilerle bir Etik Konseyi kurulmalı, bankaların yaptığı iddia edilen haksız uygulamalar derhal bu Konsey’de karara bağlanmalı. Vatandaşa karşı tekel gücünü kullanan bankalara caydırıcı, yani verdikleri ekonomik zararın misliyle cezalar ödetilmeli. İhlallerin kurumsallaştığı ve sıklaştığı tespit edilirse, bankaların yeni şube ve faaliyet izinleri durdurulmalı, en son kertede ise mevduat toplama lisansları iptal edilmeli.
BDDK, çok kapsamlı bir araştırma ile uygulanan tüm ücret ve komisyonların hangi hizmete ait olduğunu, bunların gerçek masrafını tespit etmeli. Bankaların ücret ve komisyonlarında kar marjlarını yayınlamalı. Rekabet Kurulu özel bir komisyon kurarak, bankaların sınırlanan ya da yasaklanan ücret ve komisyonları başka isim altında tahsis edip etmediğini incelemeli, edenlere ceza vermeli.
Bankalar artık 21ci Yüzyıla erişmeli kardeşim, başlıça müşterisi ve ekmek kaynağı olan tüketiciyi karşısına alarak, nefretini kazanarak büyüyemezsin, gelişemeszin. Yarın devir değişir, dışardan kredi bulamayınca, yine para kazanmak için mevduata ihtiyacın olur, ama vatandaş çoktan başka alternatifler bulmuştur bile.
Kaynak: Atilla Yeşilada-Vatan
QNB Türkiyesendikasyonuna rekor talep
650 milyon dolar değerinde sürdürülebilirlik bağlantılı sendikasyon kredisi temin eden QNB Türkiye, 3 yıl vadeli dilim ile yaptığı borçlanma ile...