Parasını finans piyasalarında değerlendiren, yatırım yapan ve mutlu olan küçük yatırımcı sayısı o kadar az ki…
Hele borsanın son bir yıldaki halini düşününce şaşırtıcı değil. Ekonomik ortamın ne kadar rezalet olduğu ortada.
Başarısız bir maliye sekreteri (bakan seçilmiş – sekreter atanmışa denir – ABD Örneğindeki gibi),
Sürekli tırmandırılan siyasi gerilim, politik belirsizlik ortamı, heybedeki ve hayallerdeki turplar,
Yıllardır süren aralıksız ekonomik kriz, döviz atakları, enflasyonist ortam,
Buradan saysak roman olur bu kadarı yeterince tanımlayıcıdır.
Yatırımcının hiç mi suçu yok? Var tabi ki. En önemlisi finansal okur-yazarlığın düşük olması. Ardından kolay yoldan zengin olmaya çalışmak geliyor.
Yatırımcı davranışı ekonomik ortama göre ve kişinin durumuna göre değişmelidir. Bunu göz ardı ediyoruz.
Tutturduk borsa da borsa diye. O da sadece Borsa İstanbul. Sanki başka yatırım aracı yokmuş gibi.
Ekonomi iyiyken borsa kazandırır. Çünkü şirket karlılığı artar, nakit büyür, temettü potansiyeli artar.
Ama terste kalınca da, bugün gördüğümüz gibi, hisselerin 2 yıl önceki fiyatına döndüğünü görürüz. Bir de onun üzerine enflasyonu ekle – tam patladın !!
Madem öyle, o zaman hedefleri, amaçları doğru belirlemek lazım.
Yatırım yaparken riski iyi yönetmek lazım. Finans piyasaları tamamen risk ve buna bağlı getiri ile ilişkilidir. Fakat riski adam akıllı almak lazım – körlemesine değil. Aksi takdirde kumardan farkı kalmaz.
O zaman ne yapmalı? Başlayalım:
Nasıl yatırım yapalım diye sorarsanız bunun cevabı ÇE-ŞİT-LEN-DİR-ME derim.
En çok görülen hataların başında bu geliyor. Tüm yumurtaları aynı sepete koyma derler – o kadar doğru bir söz ki…
Önce şundan başlayalım: TEK YATIRIM ARACI BORSA DEĞİLDİR!
Sayamayacağımız kadar çeşitli finansal araçlar vardır. Kategorik olarak değinirsek:
hisse senetleri (farklı sektörler ve ülkeler),
emtialar (altın ve kıymetli madenler, petrol ve enerji, tarım ürünleri, endüstriyel metaller vs.)
Kısa vadeli faiz ürünleri para piyasası araçları (vadesi 1 yıldan az faiz ürünleri)
Uzun vadeli faiz ürünleri (1 yıldan uzun vadeli faiz ürünleri; devlet ve özel sektör tahvilleri, yeşil tahviller, ve tabi farklı ülkelerin)
Dijital varlıklar (kripto paralar, NFT gibi çeşitli ürünler vs.)
Döviz kurları (ABD Doları, İsveçre frangı, Euro, veya sepet döviz kuru ürünleri)
Vadeli kontratlar (Her türlü ürüne ilişkin vadeli kontratlar, opsiyonlar, futures vs.)
Veya direk sepet fon ürünleri veya bunlara bağlı spesifik fon ürünleri
Gayrimenkul
Say say bitmez…
ASLA ama ASLA tek bir finansal ürüne yatırım yapmamak lazım. Her zaman sepet yapmak lazım.
Bir finansal üründeki fiyat dalgalanması, sepetinize koyduğunuz başka bir üründeki fiyat dalgalanmasıyla dengelenir ve ortalamada belli bir kazanç elde edersiniz.
Buna çeşitlendirme diyoruz. İlla borsa olacak diye bir şey yok. Ama riske göre düzenlemeyle portföy kurulmalı.
Ama illa borsa ise de çeşitli sektörlere, birbirini tamamlayan sektörlere yatırım yapılmalı. Sektör riskini elimine edersin.
Ülke riski mi var? Türkiye’deki ekonomik ve siyasi ortam çok mu risk yaratıyor? O zaman ekonomisi ve siyasi ortamı daha stabil ülke borsalarından hisse veya başka ürünler portföye konulmalı.
Spesifik bir üründen doğan risk mi var? O zaman o riski elimine edebilecek (ama tamamen sıfırlamadan!!) azaltacak ürünlere yönelinmeli. İşte burada ne kadar risk elimine edileceği kişinin risk tercihine bağlı.
Kafanı akşam yastığa koyduğunda uyutmayacak kadar risk olmamalı – ama servetini yeterince büyütecek kadar da risk alınmalı.
Örneğin en ufak para kaybetmede uykun kaçıyorsa kripto paralardan uzak durulmalı!! Veya illa portföyde yer alacaksa çok küçük miktarlarda yer almalı: Benim yaptığım araştırmalar bu durumda kriptoların genelde 5%-8%’i aşmaması gerektiği yönünde.
Ama biraz risk alıp hızlı büyümek isteyen – para kaybetmeyi de göze alan – bu ağırlığı biraz daha artırabilir – 15%-20% civarına. Ama ASLA tamamı değil… “Akıllı risk” almak dediğim budur.
Enflasyon karşısında paranın erimesinden korkuyorsan pozitif reel faiz veren ürünlere veya altın gibi “enflasyon hedge”i araçlar eklenmeli.
Genel mantığı anladık sanırım. Burada ağırlıklar artırılıp azaltılarak yatırım yapılır.
Ürün seçerken de elimizdeki varlıkların birbiriyle ne kadar uyumlu hareket ettiği incelenmeli. Hem portföy kurarken hem de yeni ürün eklerken değiştirirken.
Yeni eklenen ürünün fiyat hareketi (korelasyonu) portföyle düşük (fakat 0 veya negatif değil !!) korelasyon göstermeli. Portföyün temelini oluşturan bir enstrüman varsa (örneğin paranın çoğu hissedeyse) bu duruma onunla da bakılabilir.
Ne kadar düşük korelasyon, o kadar düşük risktir. Bunun artırılması kazancı artırırken riski de artırır fakat asla çok yüksek (%80 üstü gibi) korelasyonlu varlıklara da yatırım yapılmamalı.
Güzel bir rehber hazırladık. Bu minvalde yatırımları yönetelim.
İkinci konu olarak “Hedge (riskten korunma)” konusuna gelelim.
Finans piyasasında hedge dediğimiz konu, elinde halihazırda bir yatırımın veya portföyün varsa yapılan bir uygulamadır.
Amaç ise risk düşürmek. Elimde bir varlık varsa ve buradaki riskimi azaltmak istiyorsam, fiyat hareketi (korelasyonu) bu varlıkla ilişkisiz veya ters yönde bir varlıkta pozisyon almalıyız. Böylece risk azalacaktır.
Fakat burada getiriden de feragat edileceği unutulmamalı. Risk sevmeyen veya riskten kaçınan yatırımcılar uygulayabilir.
En güzel örnek aynı varlıkta farklı pozisyonlarda da işlem yapmak. Elimizdeki varlığı tutuyorsak yani uzun (long) pozisyondaysak, aynı varlığı vadeli piyasalarda tersi pozisyonda (short – kısa) yer alarak da istenen düzeyde risk yönetilebilir.
Aynı varlık olmasa da fiyat hareketi benzer şekilde olan başka bir varlıkta ters pozisyon alınır.
Burada önemli olan 2 varlığın ters yönlü hareketi veya ilişkisizliği. Böylece biri kazandırırken diğer kaybettirecek, veya biri kaybettirirken diğeri kazandıracak. Kazanç ve kayıp dengelenecek ve ortalamada düşüşlerden koruyacak.
Son olarak güvenli liman konusuna da değinelim ve kapatalım.
Güvenli liman yatırımları ise yatırımlarımızı belirli bir döneme veya olaya özgü korumaktır.
Demek istediğim ortada büyük bir düşüş yaratacak olay var. Veya bunun beklentisi var.
Bu dönemlere özgü, bu olay veya dönemi kapsayacak şekilde, etkilenmemek amacıyla yapılır. Yukarıdaki belirli bir zaman aralığı için yapılan hedge olarak düşünülebilir. Hedge’den farkı güvenli liman yatırımı olayın geçtiği dönemle kısıtlıdır – dönemsel hedge diyebiliriz – hedge ise daha uzun süre tutulur. Her hedge güvenli liman değildir ama güvenli liman o dönem için hedge’dir.
Örneğin COVID-19 dönemi, veyahut bizim için 19 Mart dönemi, Hamas – İsrail savaşının çıkışı vs. gibi piyasada büyük dalgalanmalar yaratan dönemlerde korunmak amaçlı güvenli liman yatırımı yapılır.
Fakat olay etkisi geçince kapatılacağı veya geçmeye yakın kar etmek için biraz daha önce kapatılabilir. Risk yine yatırımcıda.
Burada bu varlığı seçerken bakılması gereken şey spesifik olarak o dönemde yatırımlarımızla ters fiyat hareketi göstermesidir. Normal dönemlerde ters hareket etmeseler dahi spesifik olarak kriz dönemlerinde kazandıran yatırımlar olmalıdır.
Güncel olarak en bilinen güvenli liman örnekleri ABD Doları, İsveç Frangı veya ABD tahvilleri. Altın ise durumsal olarak kontrol edilmeli her zaman güvenli liman değildir.
Toparlayalım:
1. Riski kendimize göre yönetiyoruz
2. Portföy çeşitlendirmek için çok yüksek olmayan, ortalama ama pozitif korelasyonlu varlıklar seçiyoruz (risk iştahına göre artırılıp azaltılır)
3. Riskten kaçınmak için ters yönlü varlıklar veya ilişkisiz varlıklar seçiyoruz
4. Büyük kriz dönemlerinde o dönemlere özgü ters yönlü veya ilişkisiz varlıklar seçiyoruz
5. Her zaman TEK VARLIĞA DEĞİL çeşitli varlıklara parayı bölüyoruz
6. En önemlisi yatırımın üzerine ölü gibi YATILMAMALI. Değişen ortama ve koşullara göre yönetilmeli. Hele Türkiye gibi ülkelerde her an her şey olabiliyor. Yatırımı yapıp gözümüzü kapatıp yıllar sonra açma davranışı kaybettiriyor.
Çok basit gibi görünseler de inanın bu kavramlar gerek iş dünyasında gerekse de akademik literatürde HALA BİLİNMEYEN, OTURMAMIŞ KONULAR
Faydalı olması dileğiyle
Sevgiyle kalın.