Müdür Bey, yeni kurallar koydu. Artık hasta bile olsanız hatta ölüm döşeğinde bile olsanız rapor almadan önce müdüre soracaksınız. Bu kez yerli bankadan akıllara ziyan bir olay!
Hep yabancı dedik durduk. Sonunda yerli bazı bankalar da yabancılar gibi davranmaya başladı.
Hedef diye dayatılan rakamları tutturmak için insanüstü çalışmak gerekiyor.
Ya da ölümüne çalışman gerekiyor. Tıpkı 1 ay önce ölen bankacı Nadide gibi.
Hastalanma, doktora gitme ve sakın rapor alma.
Doktora sadece ölümcül durumlarda git. Yoksa şubenin kârlığı düşer ve banka çok çok kazanamaz.
Son dönemin en çok şikâyeti bu.
Yabancı bankalarda sık sık karşımıza çıkan süt izni ve hamilelik izni kullananların istenmemesine bir de hastalanıp rapor alanları tehdit etme uygulaması çıktı.
Türkiye’nin en büyük yerli sermayeli bankalarından birinin şube müdürünün personellerine yazdığı uyarı yok artık denilecek türden. Çalışma Bakanlığı’nın seyirci olarak trübinde oturduğu bankacılık sektöründeki kötü çalışma koşullarının adeta belgesi niteliğinde.
Her kriz söyleminde binlerce personelini işten çıkartması ile tanınan bu bankanın şubesi sanki köle pazarı.
Şube müdürünün yazılı uyarısı belki de dünyada en kötü çalışma koşullarının olduğu Çin’de bile yok.
Banka herşeyden önemli
İşte bankacıları köle gibi gören uyarı:
-Rapor rapor gibi olmalı. Ayakta geçirilecek rahatsızlıklarda bu kadar kolay rapor alınmamalı.
-Rapor almadan önce şube müdürü aranır ve bilgi verilir. Akabinde rapor alınır. Rapor alındıktan sonra bilgi vermenin benim literatürümde tarifi yok, affedilir bir tarafı hiç yok.
-Çorum Devlet Hastanesi’nde doktor olan bacanağıma bir kısım raporları ve rapor nedenini okuttuğumda bu tür raporlar ancak doktor olarak kendilerinden istenir ise kendilerinin verdiğini aksi takdirde bu kadar kolay raporu kendilerinin bile vermek istemediklerini söylemiştir.
-Ben 15 yıl boyunca hiç rapor almadım…
Daha maddeler uzayıp gidiyor. Bu sadece bu bankanın tek bir şubesinde olan bir olay değil. Birçok şubesinde buna benzerleri yaşanıyor.
Bunun tek bir nedeni var üstten alta gelen şiddetli hedef baskısı.
Banka genel müdürü koltuğunu korumak için genel müdür yardımcılarına baskı yapıyor. Genel müdür yardımcıları yılsonu yaklaşmışken ballı primlerden ve koltuktan olmamak için bölge müdürlerine şiddetli bir baskı uyguluyor. Bölge müdürlerine adeta kral psikolojisi pompalanıyor. Bölgenin kralı ise kimine göre değnekçi, kimine göre goygoycu satış müdürleri vasıtasıyla başlıyor tehditte.
İlk tehdit şube müdürüne. Genelde yaşları 40 ve civarındaki bu kişiler müdürlük koltuğu ile tehdit ediliyor. O da koltuk ve iş için şube personeline akıl almaz bir baskı uygulamaya başlıyor. Yani hedefler kuleden şubeye gelene kadar hem âdeti hem de baskı şiddeti artıyor.
Çözüm nedir?
Bankacılık sektöründe sorun artık çözülmez bir hale gelmiş durumda. Bu sektörde 200 bin insan çalışıyor ve ne Çalışma Bakanlığı ne de başka bir kurum müdahale etmiyor.
Mobbing kavramı yani psikolojik taciz bile cezasız kalıyor. Amerika’da marketten karpuz alırken sakatlanan müşteri 7 milyon dolar tazminat alıyor, bizde geçen hafta da yazdığım gibi mobbing nedeniyle aylarca konuşamayan ve hayatı kayan genç kıza sadece 8 bin lira tazminat ödeniyor.
İktidar öncelikle banka çalışanlarının köle olmadığını göstermek zorunda. Eğitimli bu insanların akla mantığa sığmayan hedefler için köle gibi çalıştırılması iş kanununa da, ahlakına da sığmaz.
Kaynak: Burası köle pazarı mı? – Remzi ÖZDEMİR-YENİÇAĞ GAZETESİ
İş Bankası’nda üst düzey atama
Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu toplantısında, Başkent Kurumsal Şube Müdürü Mehmet Türk’ün, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na gerekli bildirimlerin yapılması...