Artık dillendirilmeye başlandı: Küresel düzeyde tahvil piyasaları çökme riskiyle karşı karşıya!
Önce bu olası öngörünün nedenlerini kısaca açıklayacağım sonra da bu ihtimalin altın üzerindeki etkisini vurgulayacağım.
Dolar küresel rezerv para birimi statüsüne kavuştuktan sonra FED yani ABD Merkez Bankası adeta küresel para piyasalarındaki parasal akımları ve değerlemeleri belirleyen yegâne kuruluş haline geldi ve uyguladığı para politikalarının işlerliğinin devamını temin etmek için ABD, küresel jandarma rolüne soyundu.
Adeta yazıcıdan Dolar basan ABD küresel düzeyde finansman ihtiyacını temin etti, verdiği Dolarları ise piyasadan geri topladı.
Bu döngüsel mekanizmanın ve gücün temel araçları ise tahvillerdi.
Ülkeler çaresizce Dolar rezervi yapmak mecburiyetinde kalırken, ABD kökenli kredi derecelendirme kuruluşları ile boyunlarına ip geçirildi.
Literatür hâkimiyeti dünyaya adına ‘gelişmekte olan ülkeler’ denilen lakin aslında borcunu zamanında ödeyerek ABD’nin kurduğu iktisadi düzene hizmet eden sürekli müşteriler anlamına gelen bir kavram yarattı.
Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 60’ı Dolar ile gerçekleşirken, küresel düzeyde emtiaların fiyatları Dolar’la belirlendi.
Lakin 2000 yılında ortaya çıkarılan küreselleşme olgusu, ilk başta ABD sermayesinin avantajı gibi görünürken 2010’lar geçildiğinde bir dev yaratmakta olduğu anlaşıldı: ÇİN’i!
Ve bugün küresel oyunun kurallarının değişebileceği ekonomik paktlar oluştu: Bir yanda ABD, diğer yanda ÇİN liderliğindeki BRICS bloku.
Öyle ki, detaylarını fazlasıyla Paramedya’da yazdığım ve Paramedya TV’de konuştuğum için burada tekrar etmeyeceğim; ortaya KÜRESEL REZERV PARA SAVAŞLARI’ çıktı.
ABD karşıtı bloğun maksadı basitçe Dolar bağımlılığından kurtulmak üzerine teşkil edildi.
Nitekim bugün Trump liderliğindeki ABD üretim kabiliyetini geri kazanmak ve Dolar’ın rezerv para statüsünü korumak için beklenmedik ama göreceli olarak zaruri hamlelerde bulunmaktadır.
Gelin özetleyerek hatırlayalım…
Yakın geçmiş itibariyle Dolar bağımlılığının temini için küresel finansman gereksiniminin sağlanması adına ardı arkasına yapılan parasal genişlemeler ortaya yaklaşık 325 trilyon Dolarlık bir küresel borç çıkarttı. Bunun yaklaşık 105 trilyon Doları ise gelişmekte olan ülkelere ait ve bu ülkeler 2025 yılında yaklaşık 7 trilyon Dolarlık geri ödeme ile karşı karşıya.
2024 sonu itibariyle küresel tahvil piyasasının büyüklüğü yaklaşık 140 trilyon Dolar düzeyindedir. Hâlbuki 2021 yılında piyasa büyüklüğü yaklaşık 120 trilyon Dolar düzeyindeydi yani sadece üç senede yaklaşık 20 trilyon Dolarlık bir büyümeden bahsediyoruz.
İşte ABD’nin kurduğu küresel parasal sistem sayesinde bu büyüklüğün yaklaşık yüzde 60’ının Dolar cinsinden tahvil olduğu görülüyor.
ABD Hazine tahvilleri toplam küresel tahvil stokunun yaklaşık yüzde 20’sini oluştururken, özel ve kamu tahvilleri toplamı itibariyle de ABD tahvilleri toplam küresel tahvil stokunun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturmaktadır.
Çin ise küresel tahvil piyasasının yaklaşık yüzde 16’sını elinde tutmaktadır.
İşte tüm bu teorik ve niceliksel özet neticesinde ortaya çıkan paradigma şudur: Dolar’a karşı rezerv para savaşları uhdesinde oluşacak alternatifler; Dolar’ın parasal sistemdeki ağırlığın kaybetmesine ve Dolar’a olan ticari ve finansal talebin azalmasına yol açabilir.
Bu Dolar bağımlılığından kurtulmak noktasında Dolar’la borçlanma ve borçlanmaya karşı rezerv tutma eğilimini yavaşlatabilir ki; bu doğrudan keskin bir DOLAR CİNSİNDEN TAHVİL SATIŞI trendini yaratabilir.
Bu durum net olarak TAHVİL PİYASALARINDA ÇÖKÜŞ getiri.
Bu yüzden ve kısaca gelecekte ortaya çıkacak bir küresel çöküş hiç şüphesiz ki MERKEZ BANKALARINCA tetiklenecektir!
Altın mı?
Böyle bir ortamda hem GÜVENLİ LİMAN hem de rezerv para savaşlarındaki Dolar ve ona karşı yer alacak alternatif para birimlerinin DAYANAĞI konumuna gelecek altın için belki de umulmadık düzeyler gelecekte görülebilir!
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN