Özellikle beyaz eşya ve ev elektroniğinin, sıkı para politikasından ziyadesiyle etkileneceğini belirtmiştim.
Nitekim bu durum Arçelik üzerinde de etki yarattı.
2024 yıllık sonuçlar malum. Kötüydü. Bu durum devam ediyor.
2025 ilk çeyrek itibariyle Arçelik sürdürülen faaliyetlerden yaklaşık 1 milyar TL zarar açıklarken yaklaşık 2 milyar TL dönem zararı raporladı.
2025’in ilk üç ayında nakit ve nakit benzerlerindeki net azalış yaklaşık 12 milyar TL’yi buldu.
İlk üç ayda işletme faaliyetlerinden yaklaşık 4,1 milyar TL nakit girişi sağlayan; yatırım faaliyetleri içinse yaklaşık 3,7 milyar TL nakit çıkışına maruz kalan Şirket, ihtiyaç duyduğu nakdi yaklaşık 42,4 milyar TL’lik borçlanma kaynaklı nakit girişinden ve yaklaşık 40,6 milyar TL’lik borç, faiz ve temettü ödemelerinden nakit çıkışından net yaklaşık 2,4 milyar TL’lik finansmana dayalı nakit girişi elde ederek temin etmiş.
31 Mart 2025 itibariyle yaklaşık 43,8 milyar TL’lik nakit ve nakit benzerleri varlık raporlayan Şirket’in vadeli mevduatta tuttuğu rakam ise yaklaşık 33,1 milyar TL.
Bu hal ve vaziyette bir haber düştü: Arçelik, 6,5 milyar TL tutarındaki finansman bonosu ihracını başarıyla tamamladı. Nitelikli yatırımcılara 13 Haziran 2025 tarihinde takası gerçekleştirilerek tahsisli olarak sunulan bono, yüzde 47,50 yıllık basit faiz oranı ile 12 Eylül 2025 vadeli olarak gerçekleşti.
Bu haber tabi ki PR kokan bir şekilde verildi.
Arçelik’in güçlü finansal yapısı elbette şu an için bunu hak ediyor.
Lakin finansal okuryazarlık adına bazı soruları sormayı ve siz okuyucularımızı aydınlatma gerekliliğini hissettim.
Aslında mevzubahis olan ÇOK BASİT BİR FİNANSAL MÜHENDİSLİK!
2025’in Haziran ayındayız ve henüz 6 aylık finansallara vakıf değiliz.
Bu yüzden 3 aylık sonuçları varsayarak bir değerlendirme yapacağız.
Arçelik’in 6,5 milyar TL’lik 91 günlük finansman bonosu ihracının maliyeti yaklaşık 770 milyon TL.
Farz edelim ki, (tekrar ediyorum 3 aylık finansallara göre konuluyoruz!) ihraç anında Arçelik 30 milyar TL’yi 91 günlük vadeli ve aynı faiz oranıyla, yani yüzde 47,5 ile bağlıyor. Bu durumda vade sonundaki kazancı stopaj dahil net yaklaşık 3 milyar TL olur.
Bu durumda basitçe bu finansman bonosu ihracının Arçelik’e maliyeti SIFIRDIR!
Dahası, şayet işler ilerideki 3 ayda toparlanırsa; 6 milyar TL faaliyet döngüsüne girerek, yani madde ve malzeme alımı, üretim ve satış sonucunda üzerine eklenen karla birlikte kasaya geri dönecektir.
Bu da anapara maliyetini de SIFIRLAR.
İşte bunun adı finansal olarak ELİN TAŞIYLA ELİN KUŞUNU VIRMAKTIR!
Arçelik’in kasasında hazır bulunan yaklaşık 30 milyar TL’yi ihtiyaçlarında kullanmamasının ve vadeli mevduatta değerlendirmesinin de asıl sebebi budur!
Açık ifade edeyim, Arçelik esasen kendini BANKA YERİNE koyarak basit bir finansal mühendislik ile bu süreci geçirmektedir.
Bono yatırımcılarına vadeli mevduat alternatifi itibariyle bankalarla aynı oranı önermiştir.
Dahası Arçelik, faiz oranlarındaki düşüş beklentisinde de bu finansal operasyonda net olarak faydalanmıştır.
İşte bu yüzden bu ihraç, finansal açıdan itibarın da yer teşkil ettiği doğru bir operasyondur.
Zira Arçelik bankadan kredi kullanım alternatifine yönelseydi, alacağı kredinin maliyeti yüzde 47,5’in çok üzerinde olacaktı.
Lakin sormadan edemiyorum, kim bu nitelikli yatırımcılar?
Bankayla aynı oranda bir getirinin üzerine risk primi beklentisinin oluşmamasını açıkçası tahlil edemiyorum.
Son kelam: Finansal okuryazarlık her şeydir, gerisi hikâyedir…
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN