Hanife Serter, önce işinden, sonra hayatından bezdirilmiş, performans yalanı ile işsiz bırakılmış, hastalıklı kişiliklerin egolarına kurban edilmiş ya da edilmekte olan binlerce bankacının adalet arayışını yazdı.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada özellikle bankacıların çok ilgisini çeken bir haber vardı. Haber , mobbing yapan yöneticiye kişisel dava açılabileceği ile ilgiliydi . Yani artık, yönetme özürlü bazı psikopat kişiliklerin , farklı sebeplerle ve motivasyonlarla çalışma arkadaşlarına yönelik ” bezdiri” olarak nitelenebilecek davranışları dava konusu olabilecekti. Bu habere en çok ilgi gösterenler ise tabii ki Bankacılar oldu. Yüzlerce beğeni ve paylaşım ile adeta bir müjde gibi karşılandı haber. Bu demek oluyor ki;
ADALET HERKESE LAZIM!
Bankacılar artık adalet istiyor. Önce işinden, sonra hayatından bezdirilmiş, ” performans” yalanı ile işsiz bırakılmış, hastalıklı kişiliklerin egolarına kurban edilmiş ya da edilmekte olan binlerce bankacı bunu bekliyor. Adalet yerini bulsun ! Haksızlık yaparak kendine çıkar sağlayanlar, başkalarının hakkını yiyerek kendi egolarını doyuranlar, şişirenler, tepeden bakanlar, arkadan vuranlar , ikiyüzlü olanlar, kendi korkuları yüzünden başkalarına kıyanlar, otorite karşısında dik duramayıp eğilip bükülenler, kendi çöplüğüne dönünce aslan kesilenler…
Akıl, mantık, hoşgörü yoksunu, baskı yapmayı, aşağılamayı, küçük düşürmeyi, azarlamayı, çocuk cezalandırır gibi cezalandırmayı, susturmayı, parmağında oynatmayı ” yönetmek” zanneden zavallılar…İki satırlık yazı ile insanların geleceğini elinden alanlar, işsiz, güçsüz bırakanlar ,yılların emeğini hiçe sayanlar, görmezden gelenler, çöpe atar gibi gözünü bile kırpmadan atanlar.
Bu tip muamelelere maruz kalmış herkesin içinden atamadığı o “yarım kalmış bir hesap var” duygusu. İşte o duyguyu taşıyan tüm bankacılar artık O hesaplar kapansın, o bedeller ödensin istiyor. Bunun için gece gündüz dua edenler var, hayatlarını her gün bu duygularla zehir edenler…Ya da “Allah’a havale ettim” deyip unutanlar var..Bir gün gelip her hesabın O’nun tarafından görüleceğine inanarak teslim olup, hayatına huzurla devam edenler.. şimdi bir de, ” bu iş burada bitmedi, şikayetim var hakim bey !” diyenler olacak. Bu hesaplaşmanın bu dünyada olup olmayacağı, olursa nasıl olacağı meçhulken, ” İlahi adalet” için dualar edilirken, bir umut, bir ihtimal daha var yani artık : Mahkemeler.
DAVA AÇMAK!
Geçmişte yapılanlara dava açılır mı bilmiyorum ama tek bildiğim bunları yapanların çoğu zaten hala işine devam ediyor. Yapacağını yapıyor, çalışanları bezdirmeyi sürdürüyor. Yüzsüzce, pervasızca, ” bana bir şey olmaz” edasıyla, kapıları masaları yumruklaya yumruklaya, tehdit kokan mesajlarını paylaşa paylaşa, kimin nereye gittiğine, nereden geldiğine, kiminle olduğuna karışa karışa, sen bu işi beceremiyorsun imasıyla bakışa bakışa…
Evet, bu insanlar yargılanmalı gerçekten; insanların ruhunu öldürmeye tam teşebbüsten , gelecek hayallerini çalmaktan, insan onurunu ağır yaralamaktan, haneye tecavüzden, iftiradan, hakaretten, dil yarası açmaktan, cinayete azmettirmekten… Her türlü adi suç işleyebilir nitelikte olan bu ” psikopat” insanlar hasbelkader bir kurumda ” yönetici” konumuna geldiyse ve insanlara bu vesile ile zarar vermeyi seçtiyse cezasını ödemeli. Hiçbir makam, hiçbir suçu taşıyacak, aklayacak, yok sayacak kadar adaletin üstünde olmamalı. Bu tür eylemlerde insanın ruhuna ve bedenine zarar veren bir tür kasıt olduğu gözardı edilmemeli.
Yargıtay içtihatlarında;
“Fail hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kast ettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya büyük olasılıkla öngördüğü halde hareketine devam etmiştir. ” denmektedir.
Bezdiri, yıldırı, psikolojik taciz vb birçok tanımı kapsayan ” mobbing” , insan ruhuna ve bedenine zarar veren bir suçtur. Buna maruz kalmış ve kalmakta olan binlerce insanın ruh ve beden sağlığı bozulmuş, iş göremez hale gelmiş, kimisinin yuvası yıkılmış, aile birliği ortadan kalkmıştır. Maddi ve manevi olarak yıkıcı sonuçlar doğuran bu tür yaklaşımlara prim veren, görmezden gelen kurumlar, üst yönetimler de bu suçun hem azmettiricisi, hem suç ortağı, hem yardım ve yataklık edenidir.
Önümüzdeki günlerde ve yıllarda bu konuda çok sayıda dava açılacağına eminim. Bu tür talepler şu anda ve bu ülkede bir ” lüks” gibi görünse de, inanıyorum ki; bir zamanlar bize çok ulaşılmaz görünen ama bugün sahip olduğumuz tüm diğer lüksler gibi bir gün ” insanca çalışma” ve ” çalışma barışı” da hayatımızın doğal bir parçası olacak. O gün gelene kadar mücadeleye devam etmek şart.
Son söz;
Şikayetim var, cümle psikopattan, dillerimi hakim bey , bağlasan durmaz !
Bu şartları yerine getiren şirketlere hemen halka arz izni verilsin!
Şirketler zorda! Faizler yüksek. Bırakın finansmana erişimi; Teknolojik ilerlemeyi yakalayamamış, Gümrük vergileri olmasa faaliyet hacimleri sıfırlanacak, NAS ekonomisinde sıfır maliyetli...