Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 350 baz puan artırarak yüzde 46’ya çıkardı.
Merkez Bankası, gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 46’dan yüzde 49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’den yüzde 44,5’e yükseltti.
Bugünkü karar teknik olarak doğru, ancak RÖTARLI!
Hatırlayalım…
19 Mart 2025’ten bu güne;
Doları dizginleyebilmek için 50 milyar Dolar yakıldı.
Likidite senetleri ihraç edildi.
Depo alım ihalelerinin vadesi uzatıldı.
Nihayetinde likidite kısıldı.
Haftalık repo ihaleleri durduruldu ve kısılmış likidite karşısında ani TL talebi için uygulanan gecelik borç verme oranı yani faiz koridorunun üst bandı olan yüzde 46 bankaları fonlama için esas kılındı.
Haliyle TLRef üst banda yani yüzde 46’ya yapıştı.
TL mevduat faizleri arttı.
Kısacası, Merkez Bankası ÖRTÜLÜ FAİZ ARTIRMINI çoktan yapmıştı.
Peki, neden politika faizini artırmak yerine yan yollardan örtülü faiz artırımı yapıldı?
Senaryoyu çizelim…
Yabancı, 19 Mart sonrasında iki haftada 4,4 milyar Dolar tahvil sattı.
Hisse senetleri satışı cabası.
Peki, ne yaptı Merkez Bankası?
42 TL’ye çıkan Doları düşürerek 38 TL’de tuttu.
Niye?
Yabancı 42-43-45 TL’den Dolar alsa ne olurdu ki?
Ben söyleyeyim zarar ederdi.
Eğer senaryo doğruysa, işte 50 milyar Dolar bu yüzden yakıldı.
Bir başka durum borsada yaşandı.
Ziraat Yatırım/Portföy esas olmak üzere borsada bankalar başta olmak üzere yabancının ağırlıklı olduğu düşen hisselerin altına girildi.
Eğer senaryo doğruysa, işte misal çiftçilerin zirai don karşısındaki olası zararları için kullanılabilecek para buraya harcandı.
Bu da yetmedi, yabancının elindeki tahvilleri yüksek zararla satmalarını önlemek için Merkez Bankası 100 milyar TL’ye yakın tahvil geri alım programı düzenledi.
Eğer senaryo doğruysa, işte misal depremzedelerin barınaklarda yaşamasını önleyecek bir rakama tekabül edecek olan para Merkez Bankası bilançosuna tahvil olarak çekildi, yabancıya verildi.
Tekrar edeyim bu senaryo doğru mu net olarak bilme şansımız yok.
Bu konuyu Sait ÜRÜNLÜ ile Paramedya TV’de dün konuşmuştuk (İzlemek için LİNK: https://youtu.be/LnHTmVs-hj4?si=nJPh_-ul5E4Ug9kw ). Bugün ise Sait ÜRÜNLÜ bir X paylaşımında bulunmuş. Cimer’e soru sormuş: ‘Varlık fonu borsada hisse aldı mı? Gelen cevap bu bilginin ticari sır niteliğinde olduğu için verilemeyeceği’.
Bu cevap karşısında, açıkçası senaryonun bir kısmını dahi öğrenme imkanımız yok lakin senaryo doğruysa; işin aslı YABANCIYA KIYAK YERLİYE DAYAKTIR!
Nasıl mı gelin açıklayayım…
Şayet Merkez Bankası 19 Mart günü OLAĞANÜSTÜ şekilde önden yüklemeli faiz artışı yapsaydı, yani en azından o gün yan yollardan dolaşmak yerine doğrudan politika faizini yüzde 46’ya çıkarsaydı, bugün 50 milyar Dolar satmamış olurduk ve bedeli hem yabancı hem de yerli birlikte öderdi.
Lakin şu anki tablodan analiz edebildiğimiz kadarıyla, yabancı çıkışlarının zamanlamasını göz önüne alırsak DAYAĞI SADECE YERLİ YEDİ ve YEMEYE devam edecek!
Dayağın şekli ise malum: Vergiler, iflaslar, fakirleşme… Hem bireysel hem de tüzel anlamda. Ve tabi ki bu dediğim 16 milyon kaymak kesim için değil, 70 milyon ücretli, dar gelirli ve fakir için.
Bir kelam daha, çok merak ediyorum. Yüzde 46 ile bir yıldır ödenen bedellerden sonra başa dönülmüşken yerlilerin verecek neyi kaldı? Canları mı?
Hakkımızda hayırlısı olsun…
Not: Yabancı bıyıklı mı bıyıksız mı o ayrı mevzu.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN