Türkiye’ye gelen turistlerin başına en çok ne geliyor, biliyor musunuz?
Yaya geçidinden geçerken yaşanan trafik kazaları. Evet, doğru duydunuz. Türkiye’de turistler, ne yazık ki, yaya geçidinden geçerken ya bir aracın altında kalarak hayatını kaybediyor ya da ağır yaralanıyor. Çünkü adamın ülkesinde yaya geçidinde araçlar durmak zorunda. Kuralın burada da işlediğini sanıyor.
Oysa bütün dünyada, yaya geçidinde bir aracın durması gerekir. Sadece durmak değil, aynı zamanda yayaya yol vermek zorunludur. Bu, evrensel bir trafik kuralıdır.
Ama maalesef bu kural dünyanın her yerinde işlemiyor. Hindistan’da, Pakistan’da ve Türkiye’de bu kurala uyulmuyor. Türkiye’de sadece turistler mi yaya geçidinde hayatını kaybediyor ya da yaralanıyor? Elbette hayır, Türkler de aynı tehlikeyle karşı karşıya.
Son dönemde özellikle YouTube’da bu konuda binlerce video var. Sadece YouTube’da değil, haber kanallarında da yaya geçidinde araç altında kalanların videolarına sıkça rastlayabilirsiniz.
Eğitimli, medeni, kültürlü bazı sürücüler yayaya yol veriyor. Ancak onun hemen arkasından gelen bir sürücü, sinirlenip yaya geçidinden geçen kişinin üzerine aracını sürüyor. Bu tür davranışları tarif etmekte zorlanıyorum. Hakaret olmasın diye ağır kelimeler kullanmıyorum ama başka türlü nasıl anlatılır bilmiyorum.
Arabayı durdurduğu için öndeki sürücüye sinirlenen kişi, adeta intikam alırcasına yayayı ezmeye çalışıyor. Bu konuda yüzlerce video örneği bulabilirsiniz. Bu, Türkiye’nin acı bir gerçeği. Peki, bunu nasıl önleyebiliriz?
Bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü ne yazık ki hiçbir şey yapmıyor. “Yapıyor” diyemiyorum çünkü elimizde bu konuda hiçbir somut istatistik yok. Oysa son yıllarda yaya geçidinde ölen veya yaralanan yüzlerce, belki binlerce insan var.
Peki, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ne yapıyor?
Trafik cezası kesiyor. Özellikle son dönemde devletin en büyük gelir kaynağı haline gelen radar tuzakları dikkat çekiyor. Evet, devlet vatandaşa tuzak kuruyor. İçişleri Bakanı son bir haftadır televizyon kanallarında yeni radar sistemini anlata anlata bitiremiyor. Binlerce radar siparişi verilmiş. Otoyollarda neredeyse her 30 kilometrede bir radar var.
Radar olsun, kimse buna itiraz etmiyor. Ancak radar ile birlikte otoyolların sağlıklı işleyip işlemediği de sorgulanmalı.
Mesela birçok otoyolda giderken bir anda “yerleşim yeri” tabelası çıkıyor ve hız sınırı 50 km’ye düşüyor. Sağa bakıyorsunuz bir şey yok, sola bakıyorsunuz bir şey yok. Tepede tek bir ev. Sırf o ev için bir tabela konulmuş ve hemen ardından bir radar yerleştirilmiş. Bu da bir tür hız tuzağı. Ağır bir ceza ödüyorsunuz.
Peki, neden böyle yapılıyor? Burada yaşayan insanlar için mi? Yoksa yerleşim gerçekten varsa da otoyol güvenliği sağlanmadığı için mi ceza vatandaşa yansıtılıyor?
Maalesef Türkiye’deki ana anlayış şu: “Sen hata yap, ben para kazanayım. Bütçe açığını ceza ile kapatayım.”
İşte yeni nesil trafik cezaları ya da hız cezaları… Devlet her köşe başına vatandaşına tuzak kuruyor.
Üstelik tuzak kurmakla da kalmıyor, cezaları daha hızlı tahsil edebilmek için yeni teknolojik yatırımlar yapıyor. Yapay zeka kullanımı vs… İçişleri Bakanı, madem elinizde bu kadar imkân var, neden sürücüleri eğitmiyorsunuz?
Neden sürücülere yaya geçidinde durmaları gerektiğini anlatmıyorsunuz?
Neden sürücü kurslarında bu, zorunlu bir ders olmuyor?
Sadece hız konusunda mı hassassınız? Buradaki hassasiyet gerçekten can güvenliği için mi, yoksa sadece bütçe açığını kapatmak mı?
Bugün bayram. Ve devlet, milyonlarca vatandaşına tuzak kuruyor. Söylenecek başka söz yok.