Hisse senedi içeren fonlar hariç diğer tüm fonlarda ve mevduatta stopaj %10’dan %15’e çıktı.
İhtimaller göz önüne alındığında, %15’lik vergi etkisiyle, para piyasası fonları ortalama net getirisi ihtimaller dahilinde 12 aylıkta %35 ile %37 arasında oluşacak denilebilir.
Mevcut durumda, şayet SIKILAŞMADAN ÖDÜN verilmez ise, senelik %30 seviyesinde konumlanan beklenen enflasyon çerçevesinde, net getiri itibariyle pozitif reel faizin korunduğu görülüyor.
Faiz indirim döngüsü devam ederse borçlanma araçları fonunda net getiri çok daha yukarıda konumlanacaktır.
Bunun yanı sıra, mevcut durum itibariyle, özellikle TL’ye karşı davranışsal tedirginliği bulunan yerli tasarruf sahibi açısından söz konusu stopaj artışının dolarizasyonu körükleyeceği endişeleri de dillendiriliyor.
Açıkçası ben şu an böyle bir risk görmemekle beraber, Dolarizasyon ve stopaj ilişkisinde, açıklanacak Ocak ve Şubat enflasyonlarını bekliyorum.
Söz konusu stopaj artırımı ‘örtülü faiz indirimi’ olarak dillendiriliyor.
Hep ifade ettiğim gibi buna katılmıyorum.
Neden?
İkisi ayrı pencereler…
Türkiye’de yaklaşık 178 milyon mevduat sahibinin, sadece yaklaşık 1,8 milyonu bankalardaki toplam mevduatın yaklaşık %80’ine sahip.
Diğer bir ifadeyle, tasarruf sahipleri arasında katı bir uçurum var.
Mevduat dağılımı açısından bu durum Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliğini de net bir şekilde teyit ediyor.
Yani, şanslı azınlık olarak gösterilebilecek tasarruf sahiplerinin içerisinde de çok az bir kesim gerçek anlamda şanslı azınlık durumunda.
İşte bu kesim; yüksek faiz ortamında parasına para kattı.
Emek yok… Kaba tabirle yatarak kazanıldı bu para.
Hakları mı? Hakları!
Suç mu? Hayır!
Lakin eğer mevzubahis VERGİ ADALETİ ise; tabi ki de vergilerini verecekler.
Hem Anayasal hem de vicdani bir tutum ve görev olarak herkes geliri ölçüsünde kazancı üzerinden vergi vermekle mükelleftir.
Bu bağlamda iktisadi bir para politikası aracı olan FAİZ ile kazanç üzerinde yükümlülük teşkil eden VERGİNİN elma ve armut olarak birbirine entegre edilerek değerlendirilmesini yanlış ve sakıncalı bulduğumu belirtmek isterim.
Kaldı ki, ücret üzerinden alınan vergi oranları itibariyle mukayese edildiğinde; %15 reel getiri korunduğu sürece bağırıp çağırılacak bir oran değil.
Burada mesele vergi değil, vergi adaleti olmalıdır!
Bu bahisle, stopaj oranlarının, Anayasada da belirtildiği şekliyle MALİ GÜCE göre ayarlanması gerekiyordu.
Diğer bir ifadeyle, 100 bin TL’sini mevduata koyan ile 20 milyon TL’sini mevduata koyanın bir olmaması gerekiyordu.
Bu tür bir düzenleme yapılsaydı, yani vergi oranları finansal kazanç dilimlerine göre kademeli artsaydı, SERVET VERGİLENDİRMESİ pratikte mümkün hale gelecek, adalet algısını artıracak ve nihayetinde VERGİNİN TABANA DEĞİL, TAVANA YAYILMASINA hizmet edecekti.
Gelelim diğer meseleye!
Bu yazıyı kaleme alışımdaki esas gerekçeye…
TL mevduattan ve fonlardan alınan vergi NEDEN BORSADAN ALINMIYOR?
Merkezi Kayıt Kuruluşu-MKK verilerine göre Ocak ayı itibariyle borsadaki yatırımcı sayısı 6,82 milyona geriledi.
Portföy toplamı ise 13,5 Trilyon TL seviyesinde.
2023’te 8,5 milyonu aşan rekor yatırımcı sayısı görüldüğünden bu yana yaklaşık 1,6 milyon yatırımcının borsayı tek ettiği görülüyor.
Yatırımcı başına portföy büyüklüğü dağılımı ise, SERMAYENİN TABANA değil TAVANA yayıldığını gösteriyor.
Yaklaşık 5 milyon yatırımcının portföyü 50 bin TL’nin altında iken, yaklaşık 250 bin yatırımcının ise portföy büyüklüğü 10 milyon TL’nin üzerinde.
Kısaca, 250 bin kişi; 6,57 milyon kişiyi yönetiyor.
Peki, bu ne demek?
Borsadaki sermaye yoğunlaşması bir elin parmaklarını geçmeyecek grupların elinde.
Tahtalar parsellenmiş, borsa tefeciliği meşrulaşmış.
Hal böyle olunca; balinalar süreklilik gösterir şekilde hamsilerin paralarını ceplerinden alıyor.
Yani küçük yatırımcı sürekli kaybediyor.
Biriken paralar ise VERGİSİZ ŞEKİLDE balinalara KEMİKSİZ SERVET kazandırıyor.
Öyle ki; ŞEMSİYE FON adı altında; kendileri çalıp kendileri söylüyor!
Ve bu BALİNALAR VERGİDEN MUAF TUTULUYOR!
Umarım aklıselim davranılır ve borsa kazancına vergi gelir.
Vadeye göre vergilendirme esas olarak borsada teşkil edilmelidir.
Ve son bir kelam ile tekrarlayayım: Tersine yaptığımız iki olgu, olması gerektiği şekilde düzeltilmelidir.
Birincisi, sermaye tavana değil tabana yayılmalıdır!
İkincisi, vergi tabana değil tavana yayılmalıdır!
Sevgi ve vicdanla kalın…
Prof. Dr. Soner GÖKTEN