Geçenlerde dikkatimi çekti: Ankara’nın girişine koca koca binalar yapılıyor.
Millet karnını zor doyuruyor. Taş devrinde yaşıyor: tek hayat gayesi hayatta kalmak!
Toplumun en önemli 2 sorunu gıda ve barınma. İnsanlar yaşamıyor: hayatta kalıyor.
Peki bu ortamda bu evleri kim alıyor? Birileri alıyor ki bu koca koca binalar yapılıyor. Bunu yapan da kar ediyor ki yapıyor – amme hizmeti yapmıyorlar sonuçta.
Hakikaten, kim alıyor bu evleri? Tamam konut piyasası yavaşladı, satışlar azaldı vs. Fakat yine de sıfır deli gibi sıfır konutlar inşa ediliyor ve satılıyor. Yani satılıyordur ki inşa ediliyordur değil mi?
Bence bu soruyu cevaplaması gereken kişi Maliye sekreterimiz. Cevaplaması değil de cevaplayabilmesi diyelim.
Mehmet Şimşek beyin kafası belli: gücünün yettiğinin gırtlağına yapış!!
Tam Türkiye örneğini yansıtıyor Mehmet Şimşek.
3 Kuruş vergi için garibanın gırtlağına yapışmayı çok iyi biliyor. Gücü yetiyorsa bir de bu arkadaşlara sorsun bakalım. Bu evleri alanlar kimmiş ve bu kadar parayı nereden bulmuşlar?
Nüfusun belli ve çok azınlıktaki “Elit” kesimi hariç tüm ülke hayatta kalmaya çalışırken kim milyon milyon paraları basıp bu sıfır lüks konutları alıyor?
Acaba bu arkadaşların gelir kaynağı nedir ve vergi ödeme durumları nedir?
Diyorum ya: inanın 3 kuruş vergi için milletin gırtlağına yapışan Mehmet Şimşek, 300, 500 TL gecikme için insanların maaşlarına, mal varlıklarına tedbir koyduran haciz koyduran maliye politikamız, acaba bu “Elit” kesime de aynı muameleyi yapıyor mu?
Türkiye 25 yılda çöküşün eşiğine geldi. Bunun birçok boyutu olsa da bence en önemlilerinden birisi toplumun ahlakındaki çöküş.
Sorun burada başlıyor. Koca memleket gücünün yettiğinin gırtlağına yapışma ülkesine döndü.
Maliye sekreteri gücünün yettiği beyaz yakalıya, mavi yakalıya, emekliye, öğrenciye çöküyor – fakat bu koca koca binaları alanlarla gücü yetmediği için 3 maymunu oynuyor.
Hukuk güçsüze işliyor – güçlüyü görmüyor. Anayasal haklar ve özgürlükler de öyle.
Peki sadece kamuda mı böyle? Tabi ki de hayır. İmam bir şey yaparsa cemaat daha beterini yapar.
Al sana iş dünyası…
Vestel aynı makineyi Türkiye’de Almanya’da sattığından ucuza satıyor. Nasıl olsa kitlerim bu fiyattan bu millete bir şey olmaz diyor adam. Vestel’in ve Zorlu Holding’in utanmazlığa bak sen!!
Tatile gidiyorsun – turiste farklı sana farklı fiyat. Hatta gücü yetince seni almıyor bile adam!! Sen git turist gelsin diyor.
Bu ülkenin insanına “sen kimsin cebinde para mı var, sen git yabancı gelsin” muamelesi çekiyor…
Turizmci gücünün yettiğine kitliyor.
Durum sadece bu kadar mı? Keşke.
Siyasete bakıyorsun – adam gücünün yettiğine zorbalığı hak biliyor.
Durum topluma da sirayet etti. İnsanlar da benzer şekilde yaşıyor.
Yozlaşma her yere bulaşmış.
İnanın en olmadık yerlerde bile durum bu.
Akademi bile böyle!! En etik ve ahlaklı zannettiğimiz ortamda bile gücünün yettiğinin gırtlağına yapışma kültürü oturdu.Hele bunlar Türkiye’nin parmakla gösterilen, dünyaca ünlü okullarında bile böyle… Hepsi mafyalaşmış “akademik çeteler”.
Gücünün yettiğini zorbalayan, üstüne çöken, mafyavari tipler.
Herkes kendi düzenini kurmuş.
Dönüyorsun eğitime o da böyle. Sağlık? Aynı. Plazalar? Aynı
İmam yaptıkça cemaat daha beterini yaptı.
Fakat elbet gün gelir devran döner. Bu düzen böyle gitmez.
Uzun örneklerle anlatmamın sebebi sorunun sadece konut sorunu olmadığını göstermem.
Sorun “sistem” sorunu.
“Sistem” çöktü. Her yerde ve her alanda çöktü. Yozlaşma ise en ince kılcal damarlara kadar işledi.
Konut ve beceriksiz maliye politikamız sadece bir örneği. Sorun esasen daha büyük.
Şimdi anladın mı niye konut alamıyorsun kardeşim?
Konut alamıyorsun çünkü birileri konut alabiliyor. Soru bunlar kim ve parayı nereden bulmuş.
Onun cevabı da kıymetli sekreterimiz Mehmet Şimşek’te saklı. Bir gün bizimle de paylaşması umuduyla.
Sevgiyle kalın.